Başbakan Erdoğan’ın o sözleri doğru değil

Başbakan Erdoğan, partisinin, 26 Haziran 2012 tarihli Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, konuyu Suriye politikasına getirerek, “Bundan 9 yüzyıl önce de, Kudüs’te, Şam’da olan zulme, Selçuklu Sultanı 1. Kılıçaslan kayıtsız kalmamıştı” demişti.

Tamam, Başbakan böyle diyor olabilir de, işin aslı nedir? Gerçekten 9 yüzyıl önce Şam’da, Kudüs’te zulüm vardı da, Türkler kayıtsız kalmadılar, onun için mi harekete geçtiler?

Aradan geçen 15 gün boyunca hep birileri çıkıp işin doğrusunu yazar diye bekledim. Medyanın yıldızları, ekranların bülbülleri, üniversitelerin bilgeleri, “Hayır Sayın Başbakan, gerçekler çok farklı” diye yazarlar, konuşurlar, bilgiye susamış “yurdum insanını” bilgilendirirler dedim, ama tık yok. Bu durumun nedeni, ya “İleri Demokrasi” nedeniyle korkuyorlar ya da bilmiyorlar olabilir mi?

Neyse, Sayın Başbakan’ın önüne bu yanlış bilgileri koyanlara işin doğrusunu anlatayım.

Efes’teki Meryem Ana Kilisesi, ilk Hıristiyan kiliselerinin bulunduğu Kapadokya, Kudüs’teki Kıyamet Kilisesinden sonraki en kutsal kilise olan st. Paul Kilisesi ile st. Paul Kuyusu’nun bulunduğu Tarsus, dünyadaki en eski kiliselerden biri olan, Hıristiyan cemaatlerin toplandığı, Aziz Paul’un, Aziz Pierre ve Barnabas’ın vaazlar verdiği St Pierre Kilisesi’ni barındıran Antakya çok önemli merkezlerdir.

Anlayacağınız, Hıristiyanlar için Kudüs asla tek kutsal mekân değildir. Yukarıda sıraladığım kutsal mekânlar da Hıristiyanların ziyaret edip, Hacı oldukları alanlardır. İşte tüm bu kutsal mekânlar Türklerin kontrolüne geçmiştir. Çünkü 1071’deki Malazgirt zaferinin ardından önleri açılan Türkler hızla Anadolu’da ilerlemiş ve egemen olmuştur.

1.KILIÇARSLAN KUDÜS’Ü DEĞİL VE ŞAM’I DEĞİL ANADOLU’YU SAVUNMUŞTUR

Kutsal mekânları ziyarete giden Fransız rahip Pierre L’Ermite, Anadolu’daki Türk varlığını ve egemenliğini görüp dehşete düşmüştür. Fransa’ya döndüğünde, Papa ile görüşmüş kutsal savaşın kaçınılmaz olduğunu vurgulamıştır. L’Ermite, görüşmenin ardından Papa’nın da desteğini alarak Haçlı Ordusu oluşturmak için harekete geçmiştir.

Selçuklu Türklerine karşı Haçlı seferini düzenleyen kişi olarak tarihe geçen Rahip L’Ermite, üstünde yırtık elbise, eşek sırtında, yalın ayak 1095-1096 yıllarında Fransa’yı, Belçika’yı, İsviçre’nin bazı gölgelerini ve Almanya’yı dolaşıp ilk Haçlı ordusu için asker toplamıştır.

Rahip Pierre L’Ermite’in bu görevi sırasında yaptığı konuşmalarında çok önemli bir ayrıntı vardır. L’Ermite halka seslenirken, Müslümanlara, İslam’a karşı mücadeleye değil, Türk ilerlemesine dikkat çekerek, asker toplamıştır.

Rahip L’Ermite, şöyle demektedir, “Tüm kutsal mekânlarımız acımasız ve tanrıtanımaz Türklerin tehdidi altındadır. Hac vazifesini yerine getirdiğimiz bu mekânların din düşmanı, kâfir ve Arapların paralı askeri Türklerin eline geçmesine müsaade edecek misiniz? Putperest Türklere karşı Haçlı Ordusu’na katılmak için ne bekliyorsunuz?”
Anlayacağınız, Haçlı Ordusu, başka bir şeye karşı değil, Türklere karşı toplanmıştır.

Bu söylemler kimi kaynaklara göre, çoğu Fransız ve Almanlardan oluşan 110 bin asker toplamıştır. İlk Haçlı Ordusu, İznik önlerinde Selçuklu Sultanı 1 Kılıçaslan’ın Ordusu’na yenilmiştir. Çok kanlı geçen savaşta, Haçlı Ordusu, geride 3-4 bin asker kalacak şekilde kılıçtan geçirilmiştir.

Tamamen yabancı kaynaklardan yaptığım araştırmalar açıkça göstermektedir ki, Birinci Haçlı Seferinin Kudüs, hele hele Şam ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. O dönemde Şam’da Haçlı askerini ara ki bulasın. Zira Haçlı Ordusu İznik’i bile geçememiştir. Kılıçaslan’ın derdi de ne Kudüs ne Şam’dır. Amaç Anadolu’yu korumaktır.

Söyleyin Allah aşkına, 1. Kılıçaslan’ın 9 yüzyıl önceki savaşının bugünkü Suriye politikasıyla ne ilgisi var? Kamuoyunu askeri müdahalenin haklılığına inandırmak için daha akla yatkın bir olay bulun ki, biri çıkıp yanlışı ortaya koymasın.

Gürbüz Evren / Siyaset Bilimci