Bu da TGB’nin açılımı…
TGB sitesinde kürtçe sözde kürt edebiyatı ve tarihini anlatan bir yazıya yer verdi…yorum sizin…
Derler ki şu kürre-i arzda kuşların diline vakıf olmuş bir Hz. Süleyman vardır bir de Feqiye Teyran…
Feqîyê Teyran, İslâmiyet’ten sonraki üç büyük Kürt şairinden biridir. Diğer iki büyük şair: Eli Heriri ve Melayê Cizirî’dır.
Feqîyê Teyran’ın gerçek adı Muhammed’dir. Aslen Mıks kasabasındandır. Mıks kasabası günümüzde Van’ın
Bahçesaray ilçesinin sınırları dahilindedir. Feqîyê Teyran onun gerçek adı değil şiirlerinde sıklıkla kullandığı mahlas olmakla beraber çağdaşları tarafından söylenen lakabıdır. Şiirlerinde Feqê Têra, Feqîyê Gerok, Meksî, Xoce, Mîr Mihê, Mîm û Hê gibi mahlaslar da kullandığını görmekteyiz. . Onun hangi yıllarda yaşadığı konusunda değişik görüşler vardır. Kendi şiirlerini mercek altına aldığımızda tahmini olarak 1560-1645 yılları arasında yaşadığını söyleyebilmekteyiz.
Faqi’nin tüm hayatı kuşlarla geçmiştir. Hakk’ı kuşlarda bulduğunu şiirlerinde ifade eden Faqi, rivayet edilir ki hiç evlenmemiştir. ”Ey Dilberé” ” Ey Güzel” adlı eserinde de hitap ettiği varlığın, ömrünü adadığı kuşlardan biri olduğunu görüyoruz. Yaşar Kemal, ”Bir Ada Hikayesi” adlı eserinin ikinci kitabı olan ”Karıncanın Su İçtiği”nde Feqi’nin tüm serüveninin mirin konağına gelen bir dengbéjle başladığını yazıyor. Yaşar Kemal’e göre Feqi’nin babası Osmanlı Devleti’nden ”Mirlik” ünvanı almıştır. Faqi’nin bazı şiirlerinde ”Mir Mihé” mahlasını kullandığını da göz önüne alırsak bunun kuvvetle muhtemel olduğunu söyleyebiliriz. Yaşar Kemal şöyle anlatır: ”Günlerden bir gün adı sanı bilinmeyen bir dengbéj, Bırca Belek’e gelir. Bırca Belek (Beyaz Konak) Botan Miri’nin sarayıydı. Bu dengbéji diğer dengbéjlerden ayıran bir çok özellik vardı. Dengbéj sadece kuşlarla ilgili kılamlar söyler ve en kısa kılamı da bir hafta sürerdi. Kılam söylediği sürede herkes elden ayaktan kesilirdi. Kılamlarından sürekli mavi bir cennet kuşundan bahsedip durmaktadır. Sadece güneş doğarken kendini gösteren bu kuş, sesiyle duyanı mest edermiş ama bu sesi duyabilmek sanıldığı gibi kolay değilmiş. Dengbéjin kılamlarıyla kendinden geçen bıyığı yeni terlemiş olan Feqi, mirlik ünvanını da makamı da bir kenara bırakıp yollara düşüyor. Mezopotamya’da gitmedik yer bırakmayan Feqi’ye bir çoban, Yezidilerin kendisine yardımcı olabileceğini söylüyor. Neticede Yezidilerin taptığı bir kuştu, Tavus Kuşu. Onların kuşlarla ilgili çok şeyi bilmeleri gerekirdi. Kürt Yezidileri, Türkmen Alevileri, Yörükler Feqi’yi bu vuslat arayışında konuk ettiler, yedirdiler, giyitlerinden verdiler.”
Peki, ona niçin Feqîyê Teyran deniliyor? Denildiğine göre kendisi kuşların dilinden anladiğı için kendisine Feqîyê Teyran adı verilmiş. Aslında Feqîyê Teyran’ın sadece kuşlarla değil de bütün canlılarla ve su ile de konuştuğu, onların dilinden anladığı söylenmektedir. “Feqî” kelimesi, “öğrenci, talebe” demektir; “teyr” ise kuş anlamındadır. Bu durumda “Feqîyê Teyran”, “kuşların dilinden anlayan, öğrenci” diye çevrilebilir. Her ne kadar tam çevirisi bu olsa da Feqi aslında ”Kuşların Üstadı”ydı. Feqi’nin günün birinde bir suyun(Dicle Nehri) kenarında oturup suyla konuştuğu, suyun da ayaklanıp kendisine cevap verdiği rivayet edilir:
Feqî dibêje:
Ey av û av!
Ma tu bi eşqa muhbetê
Mevc û pêla davê bela
Bê sekinîn bê rehetê.
Bê sekinîn bê rehetê
Muştakê Gulzarê xwe yî
Ya şifa te ji dilê mi ye
Ji eşqa kê tu têyî û tê
Feqî der ki:
Ey su, ey su!
Sen aşkın muhabbeti için mi
Böyle azgın ve dalgalısın
Hiç durulmuyor rahat etmiyorsun
Hiç durmadan hiç rahat etmeden
Gülbahçeni müjdeliyorsun
Şüphen mî var yüreğimden
Sadece sana olan aşkımdan
Av dibêje:Avê digot,Feqîyê delal
Kes ji min napirse pirs û sûal
Kitrek ji bahra alemê
Heta gihame vê demê
Su der ki:
Ey yüreği su gibi olan güzel Feqî!
Kimse benden sorgu sual etmiyor
Bu âlem denizinde bir damlaydım
Bu zamana gelene kadar
Feqî dibêje:
Ji Pêxember aqil hebû
Hewce çûyîna te nebû.
Feqî der ki:
Peygamberden akıl alsaydın
Akmana ihtiyaç olmazdı.
Feqîyê Teyran’ın su ile konuştuğunu görenler şaşkınlıklarını gizleyemezler ve Feqî’nin bu yönü herkes tarafından duyulur.
Feqî çok sayıda şiir ve kaside yazmış, söylemiştir. Feqî Bir şiirinde şöyle söylüyor:
Dilo rabe dilo rabe
Weke çavan ku êvar e
Nezan û bes di xew de be
Bi nimêj ra me be yar e.
Yüreğim uyan yüreğim uyan
Gözlerdeki gece gibi
Cahil ve uykuda kalma
Namazda bizimle yar ol.
Hakk’ı başta kuşlarda olmak üzere, tabiatta bulan Feqîyê Teyran başka bir kasidesinde şöyle söylüyor:
Bizan ku min yar tu yî
Ez kuştim yekcar tu yî
Bê dest û hem pa tu yî
Ê bi xezeb xwendî ez im
Zencîr bi zendê ez im
Aşiqê cindî ez im
Dil jî birîndar tu yî
Cama pîyala tu yî
Delala mala tu yî
Nîmeta ala tu yî
Yar di xeyalê ez im
Bi girt û berdan tu yî
Bil ki benim yârim sensin
Beni öldüren sensin
Elsiz ve hem de ayak sensin
Gazabınla okuyan benim
Kolu zincirli olan benim
Güzel olan âşık benim
Yüreği yaralı olan da sensin
Kadehin camı sensin
Evin güzeli sensin
En güzellerin nimeti sensin
Yar, hayalindeki benim
Tutan ve bırakan da sensin
Faqiyé Teyran ayrıca 31 Mart gününün de adıdır. Kürtlerde bir gelenek olarak her güne bir isim, bir mana atfedilir. Yılın 365 günü, klasik takvimi tekrar isimler yerine, bir doğal metaforun, bir tarihsel kişiliğin ya da bir destansı anlamın karşılığı olarak isimlendirilir. 31 Mart ise Feqîyê Teyran olarak Kürtlerin bu günlerinden biri olarak tanımlanır. Ancak Kürt kültürü ve tarihinde Feqiyê Teyran Günü olarak adlandırılan bu günü maalesef hatırlayan da bilen de yok denecek kadar az…
Neden 31 Mart?
31 Mart Feqi’nin en sevdiği gün olmakla birlikte başka bir anlama sahiptir. Kürt coğrafyasında baharın başlangıcı olarak kabul edilen gün 21 Mart’tır. Bayram olarak kutlamaların başladığı bu tarih, 31 Martta noktalanır. Kutlamalar bu güne kadar devam eder. Ve de batı algısına göre baharın başlangıcı 1 Nisan’dır. Bu iki gün arasındaki git gel Feqî’nin dikkatini çeken bir durumdur. Bahar artık gelmiştir 31 Martta. Feqî bu günü bütün neşe ve eğlence algısıyla karşılar ve özel bir anlam atfeder. Zamanla Kürtler 31 Mart’ı bu nedenlerle Feqîyê Teyran günü olarak kabul eder ve kutlar. Ancak maalesef bahsi geçen 365 günün ayrı ayrı anlamlarının hatırlanamadığı günümüzde, Kadim coğrafyanın bu kadim kişiliğine atfedilen günü de hatırlayan kalmadı.
Şiirlerinde ölüm teması hatta dünyanın gelip geçici olduğu fikri açıkça hissedilir. Nice peygamberlerin, kâmil insanların bu dünyadan gelip geçtiğini belirtir. Aşağıdaki şiirinin bir bölümünde dinî kişiliklerin/önderlerin bile bu dünyadan göçtüğünü anlatır.
Ne Adem ma û ne Aîş ma
Ne Nuh ma û ne Îdrîs ma
Ne Yûsûf ma ne Cercîs ma
Aynı şiirinde kullandığı isimlerden de anlaşılıyor ki Feqiyê Teyran, tarihî olaylardan ve tarihî kişiliklerden haberdardır. Keza fani dünyada bu isimlerin de kalmadığını, göçüp gittiklerini söylüyor. Aşağıdaki dizeleri yazan şairin iyi bir eğitim almış olması kesindir.
Ne Calis û ne Soqrat man
Ne Talis û ne Boqrat man
Ne Zulqerneyn û ne Mîr’at man
Ne Cumcum ma ne Exyar e.
Ne Eflatun û Loqman man
Ne Dawid û Suleyman man
Ne Fi’rewn û ne Haman man
Tanrı kavramı ve din teması şiirlerinde önemli bir yer tutar. Allah’ı ve bir kul olarak kendisini türlü şekillerde karşılaştırır. Şiirlerinde dinî kurallar, Allah’a ve peygambere övgü, tasavvuf, inanç, vadet-ül vucüt, Allah’a ulaşmak gibi temaları çokça işlemiştir.
Feqiyê Teyran, dil olarak sade bir kullanımı olmasına karşın Arap ve Fars edebiyatını bilen, divan edebiyatı geleneğine uzak olmayan bir şair olarak karşımıza çıkıyor. Feqi’nin bu yönüyle medreselerde ciddi eğitim aldığı, tarihsel olarak birçok olayın ve tarihi kişiliğin farkında olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kullandığı dilde Farsça kelimeler mevcuttur. Onun döneminde ve daha sonraki zamanlarda Kürt diliyle yazan şairlerin yanı sıra İslamiyet’in etkisi ile birçok Kürt, eserlerini Arapça yazdı. Ancak Feqiyê Teyran Kürtçe ile yazmayı tercih etmiştir. İslamiyet döneminde Arapça Ortadoğulu halklar üzerinde çok etkiliydi. Kürt molla ve aristokratların birçoğu, Arapça biliyorlardı. Medreselerde ve camilerde Arapça öğretiliyordu. Arapça “mukaddes” Kuran’ın ve peygamberin dili olarak, Avrupa’da Latincenin oynadığı rolü oynuyordu. Eğitimli olması itibariyle yerel bir dil kullanmıştır demek doğru değildir. Zengin bir dili vardır. Şiirlerinde kelimeler arası anlam ilişkilerini zorlamaya çalıştığını görüyoruz.
Feqiyê Teyran şiirinde, aşkın mistik yönlerinin yanı sıra somut yönlerini de bulabiliriz. Aşk zaman zaman gerçek aşk gibidir. Sevgili ya da sevgililer isim olarak verilmez. Güzelleri tanımlayan, tasvir eden kelimelerin bazıları hem halk edebiyatında hem de divan edebiyatında kullanılan kelimelerdir. Bugünden bakıldığında şiirlerinde sade bir dil kullandığını söyleyebiliriz. Benzetmeler ve söz sanatlarını çokça kullanmıştır. Eş anlamlı ve zıt anlamlı kelimeleri kullanmıştır. İşlenen konuların içeriklerine bakıldığında toplumun sosyal sorunlarını dile getirici bir eğilim olduğunu söylemek çok doğru değildir.
Şiirleri, genellikle Türk halk şiirinde kullanılan hece vezninin 8’li ölçüsüne uyar. Genellikle tam ve zengin kafiye kullanmıştır. Şiirinde ritmik ve müzikal bir tad olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu yüzdendir ki birçok şiiri bestelenmiştir. “Dîlber” ve “Dilo Rabe” bunlardan en çok bilinenleridir.
tu him guli, him rihan i
tu him derd i, him dermani
him hekim i him loqman i
weran ez im malim xerab…
sen hem gulsun hem reyhansın
sen hem dertsin hem dermansın
hem hekimsin hem lokmansın
viraneyim, harabeyim…
Bir Hakk aşığı olan Feqiyé Teyran tasavvuftaki tevhid mertebelerinden olan “fenafillâh” mertebesine yükselmiştir. Bu mertebe, varlık içinde yok olmaktır. Bir olan, yüce olan ulu Allahın güzelliklerini içinde hissetmektir.
Yağmur damlasının okyanus ile birleşmesi,insanın hak ile bir olması ve onun deryasında erinesi kaybolmasıdır. Bazı kaynaklarda Feqîyê Teyran’ın Melayê Cızîrî’nin talebesi olduğu, onun yanında okuduğu söylenir. Ancak Faqi’nin eserleri incelendiğinde Melayé Cizirî ile karşılıklı şiir okudukları görülmektedir (“Feqe û Melê” ” Talebe ve Hoca”). Bu iki büyük şairin başka şiirleri incelendiğinde de Faqi’nin yaşça daha büyük olduğu görülmektedir . Faqi bir şiirinde ” Mîm û Hê 70 felek çûn Ji hîcretê dewran gelek çûn Sal 1041 çûn Ev xezel anî ” diyerek 70 yaşındayken Hicret’in 1041. yılında olduğunu yazıyor ki Miladi Takvime göre doğumunun da 1561-1563 yıları arasında olduğunu görmekteyiz.
“İro Gırya Me Tê” ” Ağlama Günüdür” adlı eseri de Melayê Cizirî’ye ağıt niteliğindedir. Faqi bu eserinde Melayê Cizirî’nin Hicri 1050 yılında (Miladi/1640) vefat ettiğini yazıyor. Feqıyê Teyran “İro Werın””Bugün Gelin” isimli şiirinde de 80 yaşında olduğunu söylüyor. Bu da gösteriyor ki Feqıyê Teyran öldüğünde en az 80 yaşındadır.
Denilebilir ki Feqıyê Teyran kadar eser veren de yoktur, onun kadar eserleri kayıp olan da yoktur. Feqıyê Teyran’ın bilinen eserleri şunlardır:
1-Şêx Sen’an 2-Dımdım 3-Bersis 4-Qewlê Hespê Reş ( Kara At) (Bu eser 1965’te Moskova’da Kürtçe-Rusça olarak yayınlanmıştır. )
Bunların dışında “Siseban ve Ferx û Sıtî” de onun eserleri olarak gösteriliyor. Fakat bu henüz ıspatlanamamıştır. Bunlardan Siseban’ın onun olması ihtimali fazladır. Bunların dışında Feqıyê Teyran’ın dağınık şiirleri de vardır. Bilinenler şunlardır:
1-Ellah Çı Zatek Ehsen e (20 Altılık) 2-Hey Av u Av (51 dörtlük) 3-İro Jı Dest Husna Hebib (33 Dörtlük) 4-Bı Çar Keriman (7 Dörtlük) 5- Melayê Batê Kanê (11 Dörtlük) 6-Ez Çı bêjım ( 8 Dörtlük) 7-Feqe U Mela (50 Altılık) 8-Feqe u Bılbıl (18 Altılık) 9-Ay Dılê Mın (19 Dörtlük) 10-Qewi İro Zeif Halım ( 18 Dörtlük) 11-Dilber (16 Dörtlük) 12-Dılo Rabe (80 Dörtlük) 13-Çıya Ani (4 Dörtlük) 14-Dengbêjê Jaran i (4 Dörtlük) 15-Yar Tu yi (18 Altılık) 16-Feqıyê Teyran u Evina Dılan 17-Mıhacır 18- Dewran 19-Ê Bên 20- Feqıyê Teyran u Dilber 21-Feqıyê Teyran u Qulıng 22-Feqıyê Teyran U Roj
İslam Aslan
TGB Diyarbakır İl Başkanı
tgb.gen.tr