Neden Viva?
19 Mayıs bizim bayramımızdır. Yani ulusal bir bayramdır… Çünkü 93 yıl önce, Türk ulusunun emperyalizme karşı başkaldırısının ve direnişin başlangıcını simgeler. Anadolu’nun göbeğinde bir avuç yurtsever, milletten başka hiçbir güce güvenmeden emperyalist işgale ve yok olmaya karşı isyan bayrağını açar. Teslim olmaz ve Mustafa Kemal önderliğinde direnişe geçer, emperyalistleri ve işbirlikçilerini ülkeden sürüp çıkarır. 19 Mayıs, 20. yüzyıldaki antiemperyalist şahlanışın başlangıcıdır.
19 Mayıs’la başlatılan mücadelenin sloganı nedir peki?
Mustafa Kemal’in Nutuk’ta “işte halâs-ı hakiki isteyenlerin parolası bu olacaktır” diyerek vurguladığı temel ilke şudur:
“Ya istiklal ya ölüm…”
Mustafa Kemal Paşa, 11 Haziran 1921 tarihinde, o dönemin Ankara’daki Fransız temsilcisi olan Franklin Bouillon’a “istiklâl-i tam, deruhte ettiğimiz vazifenin ruhî aslisidir” dedikten sonra, tam bağımsızlıktan ne anladığını şöyle açıklamıştır:
“İstiklal-i tam denildiği zaman, bittabi siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, harsi ve ila ahiri her hususta istiklal-i tam ve serbest-i tam demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklalden mahrumiyet millet ve memleketin, manayı hakikisiyle istiklalinden mahrumiyet demektir.”
Onun için Gazi Paşa “istiklâlimizi emin bulundurulabilmek için, heyeti umumiyemizce, heyeti milliyemizce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyeti milliyece mücadeleyi câiz gören bir mesleği takip eden insanlarız” demektedir. Emperyalizme ve kapitalizme karşı olmanın nedeni “istiklalimizi emin bulundurabilmek”tir.
Onun için Mustafa Kemal Paşa, kendini “istiklal ve hürrriyet benim karakterimdir” diye tanımlar.
Onun için Gençliği Hitabe’nin başlangıcında, ayrıca bir istiklal vurgusu yapılır:
“Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.”
Onun için “aklın inançtan, bilimin dinden bağımsızlaşması” demek olan laiklik Atatürk için yaşamsal önemlidir ve adam olmanın koşuludur.
Kısacası istiklal (bağımsızlık) hedefi Milli Mücadele’nin ve Türk Devriminin her aşamasında egemen unsurdur ve belirleyicidir.
19 Mayıs’ı ve ona anlam veren bağımsızlık ruhunu dünyaya anlatmak ve benimsetmek için bu anlamlı mücadeleye asıl rengini veren özden fedakârlık edilebilir mi?
Bağımsızlık (istiklal), Atatürk’ün dediği gibi, verilen mücadelenin “ruh-i aslisi” iken, Türkiye Gençlik Birliği (TGB)’nin 19 Mayıs’ı kutlama etkinliklerinde neden ikinci plandadır o zaman?
Neden “ya istiklal ya ölüm” değil de “viva 19 Mayıs”?
“Viva” denildiğinde enternasyonalist bir hava mı oluşuyor?
Neden “ya istiklal ya ölüm”e tek bir vurgu yok bu kutlama çağrılarında?
Neden Mustafa Kemal Atatürk’ün bu anlamlı sözü bayraklaştırılmıyor?
“Viva” dediğimiz zaman dünya bizi daha çok mu sever? Daha iyi mi anlaşılırız? “Viva” demezsek, enternasyonalist olmaz mıyız?
“Dünyanın bütün gençleri 19 Mayıs’ta İstanbul’da toplanıyorlar” ise, neden “viva” o zaman? “Viva 19 Mayıs” denilecekse, o zaman Madrid’te toplansın o gençler!
19 Mayıs’ı bir “ulusal bayram” olarak niteleyerek milliyetçi bir tavır benimsemiyorum. Kuşkusuz 19 Mayıs 1919 ile başlayan mücadelenin uluslararası boyutta sonuçları da olmuştur. Mazlum milletlerin başkaldırısının başlangıcıdır 19 Mayıs… Bu anlamda salt ulusal boyutlara hapsedilemez. Ama sorun, 19 Mayıs’ı uluslararasılaştırırken, bu anlamlı günün ve onda somutlaşan mücadelenin ruhuna yabancı bir kavramın neden slogan haline getirildiğidir. “Ya istiklal ya ölüm” kararlılığını bütün dünyaya öğretmek ve benimsetmek için, 19 Mayıs’tan iyi bir fırsat olabilir mi? O zaman bu “viva” özentisi neden acep?
Öte yandan “Viva 19 Mayıs” girişiminin destekçilerinden birinin de Soros çizgisine yakın Mustafa Sarıgül’ün Şişli Belediyesi olması gerçekten çok düşündürücü… Tabii “A Level Tourism” gibi kuruluşların da bu etkinliğe sponsor olması gayet ilginç doğrusu… Bu ikinci “sponsor”un “A-Team” üyeleri arasında ne ilginç şahsiyetler var öyle… İnsan, salt şu sponsorlara daha yakından bir göz attığında bile, şu “viva” merakının nereden kaynaklandığını anlayabiliyor!
Madem söz sponsorluktan açıldı, Türkiye Gençlik Birliği (TGB) hakkında da birkaç şey sormak gerek aslında…
Nedir TGB?
İnternetteki web sayfasına girdiğiniz zaman kendilerini tanıtan bir manifesto ile karşılaşıyorsunuz. Burada açıklanan ilkelere bir itirazım yok. Ne var ki bu, bize TGB’nin sadece ideolojik duruşu hakkında bir fikir veriyor, o kadar…
Peki, TGB’nin yasal dayanağı nedir?
Bir dernek midir TGB?
Türkiye’nin birçok ilinde ve yurtdışında şubeleri olduğuna göre bir dernektir herhalde… Eğer öyleyse bir tüzüğü olmalıdır. Nerede o tüzük peki? Neden kamuoyuna açıklanmıyor? TGB’nin internet sitesinde birliğin logosu, afişleri, pankartları, rozetleri, bildirileri, çıkartmaları, dövizleri, hatta müziği hakkında bile bilgi var, ama bir derneğin “anayasası” demek olan tüzük hakkında tek bir bilgi yok! İlginç değil mi?
Mesela TGB’nin yetkili organları nasıl seçiliyor? Politikalarını kim belirliyor?
Genel Başkanı, Başkan yardımcıları, genel yönetim kurulu nasıl oluşuyor? Kaç yıl görevde kalıyor? Nasıl denetleniyor? Hangi hak ve yetkilere sahip bu yönetici gençler?
TGB’nin resmi internet sitesinde genel başkan, başkan yardımcıları ve genel yönetim kurulu üyelerinin isimleri ve (sanki çok önemliymiş gibi) e-posta adresleri ilan edilmiş. Peki, adı geçen bu gençler nasıl seçilmişler? O seçimler hangi kurallara göre yapılmış? Ya da gerçekten bir seçim yapılmış mı?
TGB, göründüğü kadarıyla 68 hareketine özel bir önem veriyor. Oysa 68 dönemindeki bütün gençlik örgütlerine bakın, bu sorduğum soruların yanıtını bulabileceğimiz tüzüklerinin, o gençlik örgütlerinin yayın organlarında ilan edildiğini görürsünüz. Örneğin filanca Fikir Kulübü için falanca yerde bir seçim mi yapılmıştır, kimin kaç oy alarak seçildiğini, o Fikir Kulübü’nün yönetiminin kimlerden oluştuğunu bilirsiniz. TGB için böyle bir durum geçerli değil ne yazık ki…
Hedefini, “Kemalist Devrim değerleri doğrultusunda gençliği birleştirmek, ABD ve AB emperyalizmine karşı bağımsız Türkiye için mücadele etme…” şeklinde tanımlayan TGB’nin 19 Mayıs kutlamaları için, Milli Mücadelemizin özü olan bağımsızlık kavramını unutarak İspanyolca bir sözcüğü slogan olarak seçmesi bir yana, acaba bu gençlik örgütünün herhangi bir partiyle ilişkisi var mı? Diğer bir ifadeyle gerçekten bağımsız bir örgüt mü TGB? Yoksa belli bir partinin programı doğrultusunda hareket eden, o partinin tüzüğü çerçevesinde kendisine verilen görevleri yapmak zorunda olan bir yan kuruluş mu?
Yanıt bekleyen bir diğer konu da TGB’nin finansmanının nasıl sağlandığı… Parasal kaynakları nedir bu gençlik örgütünün? Üyelerin harçlıklarından verdikleri aidatlarla mı yapılıyor o etkinlikler? Eğer TGB yasal bir dernek ise, yaptığı bütün harcamalarının ve gelirlerinin kayıt altında olması ve bunların da kamuoyunun erişimine açık bulunması gerekir. Ne var ki TGB’nin internet sitesinde bu konuda da tek bir bilgi yok! Ama “Viva 19 Mayıs” etkinliğinin sponsorlarının listesini koymaktan geri kalmamışlar!
Meşru amaçlar için mücadele ettiğini söyleyen TGB’nin şeffaflıktan korkmaması gerekir. Zira yarası olan gocunur. TGB’nin saklayacak bir şeyi yok ise eğer, o zaman, yukarıdaki konularda neden hiçbir bilgi sunulmuyor kamuoyuna?
Sonuçta Türkiye’nin yakın tarihinde gençlik hareketleri belli odaklar tarafından ustalıkla kullanıldı hep… “Filler tepişirken çimenler ezildi”, ezildiklerinin ayırdına bile varmadan… Kimi yaşamının baharında elveda dedi hayata, kimi dönekler kervanına katıldı, kimileri de umulmadık noktalara savruldu. 60’lı yılların ikinci yarısında seyrettiğimiz bu film, şimdi yeniden mi gösterime sokuluyor acaba?
Serdar Ant