Hikmet Çetinkaya’nın Fethullah’la dansı – Kaan Turhan / Açık İstihbarat
Adam, Fetullah Gülen hakkında ne yazdıysa yazmış, daha da yazacak bir ‘durum’ olmadığını söylemekte! Yazdıkları da öyle istihbarat raporları vs. değilmiş, mahkeme kararlarıymış. Genelkurmay’a girmemiş zaten ya da polisten de almamış yazdıklarını.
Çetinkaya zaten Genelkurmay’a girmesine gerek yok!
Kara Harp Okulu içindeki Amerikan birliğini görüp ne yapacaktı ki!
Onu mu yazacaktı!
Doğan Akın, T24 haber sitesinde yazdığı
“Hikmet Çetinkaya Gülen Cemaati İle Görüştü!”
başlıklı yazısını okuduktan sonra, Mustafa Sönmez‘in, Orhan Bursalı‘nın, Ahmet Tan‘ın neredeyse tek başlarına “Cumhuriyet”olmalarını tekrar düşünmemek elde değil.
AKP ülkede hukuk katliamı yaparken, AKP ülkede haklı savunmasını yapan öğretmenlerimizi coplatırken, AKP ülkede cadı avı silsilesi başlatmışken; Cumhuriyet’in yayın kurulu üyesi de olan Hikmet Çetinkaya‘nın Gülen cemaatiyle uzlaşma erdemini sergilemesi olağan olarak, ileri demokrasinin ‘doğal’ müttefik arayışının sonucu olarak okunabilir.
Çetinkaya,
“Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nı ziyaret etmeyi düşünür müsünüz”
sorusu üzerine,
“Ben öcü müyüm? Her yere giderim, gazeteciyim”
karşılığını veriyor. Ve Doğan Akın‘a şunları anlatıyordu:
“Vakfa gel, dediler, gittim. İki saat kadar kahvaltı yaptık. Gırgır vaziyetleri de oldu. Evet, eskiden Nazım’ı, Cemal Süreya’yı, Attila İlhan’ı değil Necip Fazıl’ı okuturlardı. Dünya değişiyor, biz de değişmek zorundayız.
Ben de kendimi geliştiriyorum, ben de değişiyorum. Ben Fethullah Gülen hakkında ne yazdıysam yazdım. Artık yazacağım bir şey yok. Adam 1998’den beri yurtdışında yaşıyor.” “Ama benim (Gülen ve cemaat hakkında) yazdıklarım mahkeme kararlarıdır.
Yoksa o polisten, şu polisten bilgi sızdırılmadı bana. Askerden, polisin şu kolundan, bu kolundan, istihbarattan bilgi almadım. Ben Genelkurmay’ın kapısından da girmedim. Zaten beni çağırmazlar. Ben bu yazıları 1973’ten beri yazdım, ama polisten alarak yazmadım. Hanefi Avcı’yı, şunu bunu bilmem. Bazı meslektaşlarım, isim vermeyeyim, polisten alarak yazıyorlar.”
Adam, Fetullah Gülen hakkında ne yazdıysa yazmış, daha da yazacak bir ‘durum’ olmadığını söylemekte! Yazdıkları da öyle istihbarat raporları vs. değilmiş, mahkeme kararlarıymış. Genelkurmay’a girmemiş zaten ya da polisten de almamış yazdıklarını.
Çetinkaya zaten Genelkurmay’a girmesine gerek yok!
Kara Harp Okulu içindeki Amerikan birliğini görüp ne yapacaktı ki!
Onu mu yazacaktı!
Ülke yanıp tutuşurken, çiçeklerden, böceklerden bahsettiği yazılarıyla zaten ‘muhalif’ kimliğini koruyordu!
Ne lazım, 18 Aralık geldi geçti, Dr. Necip Hablemitoğlu hakkında tek satır bir şey var mıydı?
Polisten alıp yazanlar kimler?
Meslektaşlarım dediği kimselerin kim olduğunu açıklamayıp, ilgili konu üzerine yazanları zan altında bırakması Gülen cemaatiyle uzlaşmasının bir ürünü müdür?
“Ergenekon ve Fethullah” kitabının yazarı olan ben miyim? Merdan Yanardağ mıdır?
Kimdir polisten alıp yazan meslektaşlar?
Hanefi Avcı’yı zaten ayırarak, aklamıştır. O zaman gerçek nedir?
Bir konuyu ortaya atıyor ve söylüyorsan tam söyleyeceksin!
Ya da susacaksın!
Bu genel bir ilkedir, onurlu insanlar için! Bildiklerini açıklayamıyorsan, ya bağımlısındır, ya işbirliği içindesindir ya da gerçekten bir şey bilmemekte ve kara propaganda yapmaktasındır.