Banu Avar eleştirisi: “Okumaz Yazarlık” üzerine
“Tekkeler kapatılmalıdır” demiştim bir yazımda.
Bu sözde ülkemizdeki verili tüm siyasi örgütlenmelere ve bunun yanı sıra kişiler etrafındaki bir araya gelmelere gönderme vardı.
Banu Avar’ı da böyle bir tekkeci anlayıştan kurtarmak için çabalıyoruz ancak Ulusal Kanal’daki son konuşmasını internet üzerinden dinledim.
Üzücü buldum. Gelişme çok kısıtlı. Söylediklerimizden “eklektik” alıntılar var, Oligarşi gibi, ama bu bağlamından koparılmış halde, genel bakışında yeri yok.
Ne yapmalıyız diye soruluyor, bilinen ne olduğu anlaşılmaz sözlerden sonra, Erol Bilbilik ağabeyin en son Kongre önerisine gönderme yapıyor, Attila İlhan’ın “Türkçü, dinci, solcu” birlikteliğine gönderme yapıyor, güncel meydan adlı sitedeki kendi belgesellerine, Fatma Sibel Yüksek ve Zahide Uçar’ın son yazılarına (ki birlikte mi yazıyorlar acaba, içerikleri Banu Avar tekrarı ya da Avar’ın aklından geçip de belli nedenle söyleyemediklerini içeriyor) gönderme yapıyor.
Ulusal Kanal’daki konuşmasını; beni daha çok çağırın, Sinan Meydan’ı, şunları bunları çağırın, diye bağlıyor.
Bu nedir Yüce Gök aşkına!
Bizim tekkeye daha çok yer verin!
Sizin işiniz gücünüz, kendi tekkenizin insanlarına yol açmak mı?
Eren Erdem’e bolca yer veriyorlar işte!
Siz burada ülkemize halkımıza sevgiyle, yüksek akılla hareket görebiliyor musunuz?
Ben göremiyorum?
Birincisi, ne yapmalı için bizim önerimiz Vatan ve Emek Cephesi idi. Bunun içini de doldurduk.
Nerdesiniz?
İkincisi, “Ordu” üzerine Yalçın Küçük, Doğu Perinçek ve benim değerlendirmelerim var, anılan bayanların bu konuda söyledikleri Erol Bilbilik’in düşünceleri üzerine kurdukları olmalıdır. Anılan yazıları okudum. Kendi bildiklerini okuduklarını ve içinde “yüksek akıl, bilgi” bulamadığımı söylemekle yetineceğim bu aşamada.
Ve siz “neden okumuyorsunuz?”
“Okumaz yazarlık” hali çok yaygın Banu Avar ve çevresindeki insanlarda da…
Sadece belli kitapları ve dışarıdaki bazı yayınları okuyorlar ve edindikleri neredeyse saplantılı olarak anacağım düşünceleri, çıkarsamaları destekleyecek bilgi haber arayışı içindeler.
Sadece İlker Başbuğ üzerine Yalçın Küçük’ün yazdığı sayfalarca yazılar var.
Okuyun, üzerinde tartışın, eleştirin.
Yalçın Küçük’ün yazdıklarını okumayan, okuyup anlayamayan birisinin ben “aydın, öncü, vb.” sıfatları hak edeceğini düşünmüyorum.
Okumak ve gerekçelerini ortaya koyarak eleştirebilmek mi, bunu sanırım en çok Yalçın Küçük ister.
Bugün kendisine sövmeye yeltenen insanların da yazılarında anlamlı bulduklarınız, onun zamanında “manyakça” bulunan değerlendirmelerinden alınmadır.
“2. İsrail” gibi. Ben kimin ne olduğunu görebiliyorum. Aklını bilgisini doğru kullanan herkesin de bir şekilde bunu görebileceğini düşünüyorum, sadece daha fazla zaman alacaktır.
Doğu Perinçek’in bu konudaki genel bakışı ile tam olarak mutabık değilim. Yaşanırken tamamen farklı değerlendirdiğim olaylar oldu. Ama zaman geçince, ben değerlendirmemde düzeltme yapmadım, değerlendirmelerimiz yakınlaştı.
Yine bu nedenle bazı alt konularda farklı düşündüğüm noktalar var. Zaman bulunca onları da ayrıca paylaşırım.
Kendisi bu konuda yazdıklarını kitap haline de getirdi.
Siz de okuyun, üzerinde düşünün, eleştirin.
Yok sadece kendi bildiklerini okuyorlar…
Banu Avar, oradan oraya koşturup duruyor…
Durun biraz sevgili Avar, durun dinlenin, kendinize bir şans verin.
Okuyun ama çok okuyun…
Tekkenizdeki insanlara da bunu tavsiye edin.
Neyi anlaşılmaz buluyorsanız, buradayız bildiğimizi paylaşmak için.
VATAN ve EMEK sitemiz bunun için ama özel olarak da elimden geleni yaparım.
Ve tekkenizi kapatıp Vatan ve Emek Cephesine katılın.
Benim en son tepkim ve çağrımın amacı budur.
İnsanların aklına ve yüreğine güvenmek istiyorum, demiştim.
Biz burada ayrı bir tekke oluşturmaya çalışmıyoruz.
Farkımız da bu zaten, “tekkeci” kafadakilerin anlayamadıkları da bu!
Google üzerindeki grubumuzu kurarken 4 sene önce grubumuzu tanıtmak üzere yazdığım yazı okunmalıdır.
Bir bilenlerimiz yok, hem öğreteceğiz, hem öğreneceğiz…
Her şeyi ama her şeyi yeniden sorgulayıcı akılla düşünmek…
VATAN ve EMEK haber-iletişim-kaynak ortamını kurduk.
Düşüncelerine katılmadığım küfürbaz bir arkadaşı, bize de terbiyesizlik yaptı, önerdiniz, gelsin ama bundan sonrasında düzeylice yapılacak eleştirilere aynı şekilde karşılık verebilsin ve küsüp kaçmasın dedim.
Bu herkes için geçerli.
Bu anlayışı bu verimde sürdürecek bir ekip oluşturun, yönetimi devredeyim öylesi bu iş için gerekliyse, bile diyorum.
Daha ne diyeyim?
Bu arada facebook üzerinde 360 bini bulan bir sayfanız var, güzel. Oradaki çocukların bizi dışlamasına karşın o rakamda bizim de payımız var.
(Sizi ne söylediğinizi bile anlamadan yücelten insanlara meyliniz sağlıklı mı?)
Ama bilin ki o rakam hiçbir şey ifade etmiyor.
Gel dediğinizde 10-20 kişi dışında kimseyi yanınızda bulamazsınız ki yaşadınız da bunu, ben de yaşıyorum.
Güce meyletme ile kastım budur.
Toplantılar artık yasak savma kabilinden. Diğer tekkelere dokunmadan, küresel elit dışına fazla çıkmadan söyleyeceklerinizi herkes destekler ve kullanır.
Programda çok yerinde ifade ettiğiniz gibi, benim de düzenleyip bazen ek bağlantı verdiğim yazınızı okumadan beğeniyorlar.
Okuyup da benim dışımda eleştiri yapan kaç kişi oldu şimdiye kadar.
Bu yazı içine sığdırılamayacak anlatmak istediğim çok şey var.
Burada duruyorum.
Ülkemize halkımıza olan sevginize, insanlığınıza, birikiminize yani aklınıza ve yüreğinize güvenmek istiyorum.
Zaman “sıçrayarak büyüme” zamanıdır demiştim.
Sizden uzun süredir bu sıçramayı göstermenizi bekliyorum, artık zamanıdır!