Hangisi Kâşif Kozinoğlu?
Kozinoğlu’nun Aydınlık gazetesine cezaevinden gönderdiği “notlar” vasıtasıyla yaptığı açıklamalar ile yazılı savunması arasında üslûp ve içerik bakımından büyük bir “benzemezlik” göze çarpıyor…
Silivri Cezaevinde geçirdiği bir kalp krizi sonucu öldüğü açıklanan Odatv davasının tutuklu sanığı, MİT üst düzey görevlisi Kâşif Kozinoğlu’nun Silivri Savcılığı tarafından el konulan yazılı savunması, ölümümünden 1 ay sonra avukatlarına verildi.
Savunmanın “tam metni” dün Odatv tarafından yayımlandı ancak metnin bütünü okunduğunda, Kozinoğlu’nun Aydınlık gazetesine cezaevinden gönderdiği “notlar” vasıtasıyla yaptığı açıklamalar ile yazılı savunması arasında üslûp ve içerik bakımından büyük bir “benzemezlik” göze çarpıyor.
Kozinoğlu, savunmasını tamamen hukuki bir temele dayandırmış ve sadece iddianamede kendisine yöneltilen suçlamalara cevap veriyor. Herhangi bir siyasi yoruma girmediği gibi göreviyle ilgili bir tek ifşaatta da bulunmuyor. Aksine, savunmasında sık sık bir devlet memuru ve istihbarat görevlisi olarak gizlilik kurallarına yaşamı boyunca riayet ettiğini, hayatında hiç bir gazeteci ile tanışmadığını ve birlikte yargılandığı gazetecilerden hiçbirini de tanımadığını belirtiyor.
Kozinoğlu’nun bu konudaki savunması şöyle:
“Ben bir MİT mensubu olarak deşifre olmamam gerektiği için bugüne kadar son 7 yıldır hakkımda basında yürütülen sistemli dezenformasyon faaliyetine rağmen genelde kamuoyundan ve özellikle medyadan uzak durmağa her zaman itina ettim. Bu konuda ne kadar başarılı olduğum da, basında yer alan bana yakıştırılmış “esrarengiz MİT’çi” yaklaşımından ve bu dava ile ilgili haberler öncesinde bir vesikalık fotoğrafım haricinde hiçbir fotoğrafımın dahi basında yayınlanamamış olmasından da bellidir. Bu tutumum sadece görevimin gerektirdiği gizlilikten değil, ifa ettiğim görev ve görevler gereği kimliğimin deşifre edilmesinin bana verebileceği -hayati tehlikeye kadar varabilecek- zararların bulunması ihtimalinden de kaynaklanmaktadır.”
Oysa, gazetecilerle tanışmamayı ve bilgi vermemeyi savunmasında hayatının en önemli prensiplerinden birisi olarak açıklayan Kozinoğlu, ölümünden bir süre önce Aydınlık gazetesine yolladığı iddia edilen “notlarla” meslek hayatının belki de en önemli sırlarını ifşa etmişti.
Kozinoğlu, bu konuyu Odatv tarafından yayımlanan yazılı savunmasında şöyle sürdürüyor:
“Bu nedenledir ki: bana isnat edilen suçlamalara dayanak yapılan Oda TV’den elde edilmiş bir bilgisayarda var olduğu iddia olunan bir klasörde yer almış dokümandaki ‘Devletin güvenliği nedeniyle gizli kalması gereken’ veya ‘yasaklanan’ belgeleri benim sağlamış bulunmam mümkün değildir. Ben hiçbir gazeteciye bu türden veya başka bir belge temin etmedim. Bu davada yargılanan sanıklardan hiçbirini tanımam. 34 yıllık meslek hayatım boyunca yukarıda belirttiğim nedenler gereği, değil Oda tv’de çalışan kişiler, tek bir basın mensubu/gazeteci ile dahi tanışmadım, irtibatta olmadım, anılarımı anlatma kisvesi altında hiçbir gazeteciye MİT’e dair açıklamalarda bulunmadım...”
Kozinoğlu savunmasında, Aydınlık gazetesine detaylı ifşaatlarda bulunduğu Gülen cemaatinin yurtdışındaki okullarına ilişkin olarak da tamamen farklı bir açıklamada bulunuyor. Fethullah Gülen okulları ile ilk kez Afganistan’da görev yaparken karşılaştığını belirten Kozinoğlu,
“Ben Özbekistan’a ilk kez 1998 yılında gittiğimde Özbekistan’daki Fethullah okulları zaten kapatılmış, ve yenilerinin açılması da yasaklanmıştı. Yani benim o okulların kapatılmasında dahlim bulunması maddeten imkânsızdı. Benim bugüne kadar Gülen cemaatine ilişkin bir faaliyetim olmamıştır” diyor…
“GÜLEN OKULLARINA ELEKTRİK; SU SAĞLADIM”
Kozinoğlu, savunmasında bu konuda şöyle de ilginç bilgiler veriyor:
“Ben bu okullar ile ilk defa Afganistan’da görev yaparken tanıştım. Özbekistan’da kapatılmış olan okulların müdürü Mustafa Aydın Afganistan okullarında (Mezar-Şerif Hz. Ali Lisesi gibi…) görevlendirilmişti. Ben bu okullara elektrik ve su sağladım. Afganistan’daki hizmetlerimi 2008 yılında 29 Ekim resepsiyonu sırasında Dışişleri Bakanı Ali Babacan devlet kademesine aktarmıştır. Bunun üzerine konu ile ilgili Başbakana brifing de verdim. Ben bu okulları kapatmadığım gibi, aksine oradaki tek Türk okulu olduğundan kollayıp ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamışımdır.“
Oysa, Aydınlık gazetesinde yayımlanan notlarda Kozinoğlu, Gülen’in okul müdürlerinin CİA’ye rapor verdiğini, bu okullarda çalışanların MİT’e girdiğini, yurtdışındaki büyükelçilik ve THY bürolarının Gülen’in ofisi gibi çalıştığını belirtmişti…
Kozinoğlu’nun savunması ile Aydınlık gazetesine yolladığı notlar arasındaki üslûp ve içerik farkı akla şu olasılıkları ve soruları getiriyor:
1)-Kâşif Kozinoğlu, birisi mahkemede savunma olarak okunmak, diğeri gerektiğinde kamuoyuna ifşa edilmek üzere iki ayrı metin hazırlamış olabilir mi?
2)-Ancak, tutuklanmasına sebep olan “gizli belge temin etmek” suçlamasına karşılık, MİT’ten bunun imkansızlığına dair resmi bir belge getirtmiş olan Kozinoğlu, belki de tahliye olasılığı en yüksek sanıklardan birisi olarak, önemli ifşaatlar içeren ikinci metni (Aydınlık’ta yayımlanan notlar) neden hazırlamıştır?
3)-Hakkındaki en olumsuz duruma karşılık bu bilgileri koz olarak kullanmayı düşündüyse, daha ilk duruşmaya çıkmadan, mahkemenin tavrını görmeden bu bilgileri, –üstelik “hiç bir gazeteci ile tanışmamak ve görüşmemek” ilkesini hayatının refleksi haline getirmiş bir istihbaratçı olarak-Aydınlık gazetesi ile neden paylaşmıştır?
4)-Savunmasında, görev alanını sadece “Afganistan ve Pakistan’daki bazı kurtarma operasyonları” olarak açıklayan, bunun dışındaki bilgi ve belgeleri sağlamasının imkansız olduğunu MİT’ten aldığı resmi yazı ile kanıtlayan Kozinoğlu, Tayyip Erdoğan’ın İsviçre bankalarındaki hesaplarının yabancı gizli servislere AKP içinden kimlerin verdiğini de içeren çok gizli bilgileri nasıl temin etmiştir? Yaşasaydı savunması ile notları arasındaki bu çelişkiyi nasıl izah edecekti?
5)-Kozinoğlu ailesi Aydınlık gazetesinin yayınlarını mahkeme kararıyla neden durdurmuştur? Eğer Kozinoğlu bu bilgileri yayımlanmak üzere paylaştıysa, bu durumun ailesi tarafından ölümünden sonra bir “vasiyet” olarak değerlendirilip yayımlanmasını sağlamaları gerekmez miydi?
Kuşkusuz bu konu daha çok tartışılacak. Şimdilik görünen, mahkemeye çıktığında önemli açıklamalar yapacağı düşünülen-hatta şüpheli ölümü bu duruma bağlanan- Kâşif Kozinoğlu’nun en azından ilk savunmasında bu konularla arasına kesin bir set çektiği…
Yayımlanan savunmanın, savcılık tarafından tam bir ay incelendikten sonra avukatlara verilen ve el yazısı ile 40 sayfa olduğu belirtilen savunmanın aslı ve tamamı olup olmadığını da bilmiyoruz.
Aydınlık gazetesinin, Kozinoğlu’nun o notları yazdığını gören koğuş arkadaşlarının ve Kozinoğlu ailesinin kamuoyuna bundan sonra yapacakları açıklamalar büyük önem kazanıyor…