BOP isyanlarına AKP desteği: BOP isyanları ve AKP iç içe!
Libya’daki muhalif güçlere AKP’nin 100 milyon dolar nakit para gönderdiğini hayret ve ibretle öğrendik. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun açıklamaları hayretimizi daha da arttırdı. Bu paranın nakit olarak bavullara doldurulup uçakla gönderildiği anlaşıldı. Bütün bu yaşananlar AKP’nin genel olarak tutarsız ve tehlikeli dış politika anlayışını, özel olarak da adına “Arap baharı” denilen Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayata geçirilmesinin içinde nasıl ve ne pahasına yer aldığını bir defa daha gösterdi.
Nereden nereye?
Unutmamak gerekiyor ki daha birkaç ay öncesine kadar herşey tam tersine işliyordu. Bugün devrilen ve devrilmesi için her türlü yardımın yapıldığı liderler AKP’nin en iyi ilişkiler kurduğu, başbakanın özel dostluklar geliştirdiği insanlardı. Kaddafi’den barış ödülleri alıyor, Esad’la neredeyse akrabalık ilan ediyorlardı. Biz o zaman da, uluslararası ilişkilerde tek ve değişmez ölçünün karşılıklı menfaatler olduğunu hatırlatarak, bu durumdan duyduğumuz rahatsızlığı dile getiriyorduk. Geldiğimiz nokta sadece Türkiye için değil, bütün dünya için gerçekten ibret vericidir ve ne yazık ki, batı basınında alay konusu edildiğimiz yazılar yer alıyor.
Aynı halk seçmişti
Öncelikle ve altını çizerek belirtelim ki, isyan hareketlerine bu kadar açık ve aleni destek vermek, ileride Türkiye’yi çok zor durumlarda bırakabilir. Bugün isyan eden halkların, kısa süre önce aynı liderler için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olduğunu, hatta göstermelik de olsa yapılan seçimlerde silme oy verdiğini unutmayalım. Bunu, “halk ne derse o olur” veya “o ülkelerin halkları böyle istiyor” gibi klişelerin haklı ve doğru olmadığını göstermek için hatırlatıyorum. Kaldı ki, Libya için de, Suriye için de, daha öncesinde Irak için de, muhtemelen daha sonra sıra alacak İran için de Türkiye’nin çok özel bir durumu vardır. Bu ülkeler önce bizim komşularımızdır. Libya ile sınırımızın olmaması çok da önemli değildir. İkincisi bu ülkelerin tamamı Müslümandır. Üçüncüsü bu ülkelerde tarihten gelen bağlarımız ve ilişkilerimiz vardır. Dördüncüsü ekonomik ve stratejik ortaklıklarımız mevcuttur. Daha çok şey sayabiliriz. Başbakan işi “Suriye bizim iç meselemizdir” noktasına kadar götürdü.
Ayaklanmaların altında BOP var
Bu şartlarda herkesten önce ve çok açık biçimde isyanların arkasında olmak, daha da ileri giderek her türlüyardım ve desteği vermek hiçbir açıdan kabul edilebilir görünmediği gibi, misyonumuza da, menfaatlerimize de,gelecek planlarımıza da uymuyor. Çok daha tehlikeli olan, bu durumun yarın başkaları için de emsal teşkil edecek olmasıdır. Birileri de aynı şeyi alır size karşı uygularlar. Burada AKP’nin çok özel bir görev üstlendiği açıktır. Bu görev Türkiye’nin menfaatleri ve geleceği için değil, sayın başbakanın Eşbaşkanlığı ile ilgilidir. Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi, bir projedir. Adı da Büyük Ortadoğu Projesi’dir. Ayrıntıları bilinmektedir. Rejimlerin ve sınırların değişmesine, bazı ülkelerin bölünmesine, bazı ülkelerin ortadan kaldırılmasına kadar giden bir hedefi vardır. Ve ne yazık ki adına “Arap baharı” denilen ayaklanmaların altını BOP doldurmaktadır.“Bölgemizde etkili bir rol alacağız, gelişmelerde seyirci değil, belirleyici olacağız” gibi beylik laflar kulağa hoş gelebilir, ama BOP’a saplanıp başımıza büyük belalar almak gibi bir tehlikeyi de görmezden gelemeyiz.
Sırada İran var
Dünyayı biraz takip eden, olup biteni biraz görüp anlayan herkes, Suriye’den sonra sıranın İran’a geleceğini biliyor. İran’da bunun farkında ve gardını ona göre alıyor.Ama ne yazık ki, AKP bu konuda da yanlış sularda geziyor, yanlış sahalarda oynuyor. İran ile karşı karşıya gelmenin bedeli çok ağır olabilir. Şu andaki şartlar bizim İran’la işbirliği yapmamızı gerektiriyor. Hem İran’ı, hem ABD’yi idare etmek doğru gibi görünse de, sonunda ne İsa’ya, ne Musa’ya yaranamamak gibi bir durum ortaya çıkabilir. AKP’nin genel dış politika seyri ne yazık ki, hep bu sonucu vermiştir. Yine hiçbir zaman akıllardan çıkarılmaması ve üzerinde çok düşünülmesi gereken asıl nokta, İran’dan sonra, hatta belki de İran’la eş zamanlı olarak sıranın Türkiye’ye de gelip gelmeyeceğidir.AKP sayesinde bu ihtimal oluşmuştur. Bu noktada içerideki ihanet güruhunun yaptıklarını ve açıklamalarını kimse unutmasın. Onun için, “AKP’nin yanlışları emsal gösterilip, daha sonra bize karşı kullanılabilir” endişesini çok derinden yaşıyoruz.
Kimin parası kime gidiyor
Bütün bu gerçeklerin üzerine bir de Libya’daki isyancılara 100 milyon dolar para gönderdik. Anlamakta da, anlatmakta da, hazmetmek de büyük sıkıntı yaşıyorum. Bu nasıl iştir? Kimin parasını kime gönderiyorsunuz? Bu ülkede bu mübarek Ramazan ayında aç, perişan, yoksul, işsiz milyonlarca insan var. Bunları görmüyorsunuz. Somali’de açlıktan ölen insanlar için kuruş kuruş para topluyorsunuz. Onu da büyük bir şova dönüştürüp, içini boşaltıyorsunuz. Libya’da iş yapan müteahhitler, ayaklanmadan dolayı büyük zarara uğradılar ve bir çoğu iflas etti. 35 bin Türk insanı işsiz kaldı ve maaşlarını alamadı. AKP’nin kılı bile kıpırdamadı ve duymazdan, görmezden geldi. Bütün bunların yaşandığı bir ortamda Libya’daki isyancılara 100 milyon dolar nakit parayı uçaklarla göndermenin nasıl bir izahı olabilir? Kaldı ki, Libya petrol zengini bir ülkedir. Kontrol isyancıların eline geçmiştir. Böyle bir paraya ihtiyaçlarının olup olmadığı bile şüphelidir. Libya’daki isyancılara açıktan nakit para göndermenin makul ve mantıklı izahını hiç kimse yapamaz. Belli ki bu işin içinde başka bir iş var. Sifonu çekmeyip kullananlar, BOP ağaları yine AKP üzerinden başka tezgahlar kuruyorlar.
Sonuç alıyorlar
Hangi meseleyi kurcalasak, hangi sorunu incelesek geldiğimiz nokta aynı oluyor. AKP’nin üçüncü iktidar döneminin sonuç alma dönemi olduğu acı biçimde ortaya çıkıyor. Bu sonucu almayı bekleyenler ve hedefleyenler Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti değildir. Bu ülkeyle, bu milletle, bu vatanla meselesi olanlardır ve hiç zaman kaybetmemişlerdir.