Türkiye’de ki Müslümanlara “İran”dan sert yanıt!
Fars Haber Ajansı, bizim medyanın bilerek görmediği bir haberi vermiş. İşçi Partisi ve Ulusal Kanal’a yapılan saldırıyı haber yapmış.
İlginç bir yorumla verilen haberde; “Türkiye’de Müslümanlar kendi ülkelerini emperyalizme karşı savunmadığı gibi, Amerika ile birlikte Müslüman ülkelere yapılan saldırılara da destek veriyor.”
“Şaşırtıcı bir şekilde, solcular hem ülkelerini emperyalizme karşı savunuyorlar, hem de, Amerika’nın saldırdığı Müslüman ülkeler için direniyorlar.”
İran Müslüman bir ülke, Amerika’ya karşı da 1979’dan beri direniyor.
Farsların kendi dünyaları içinde, şöyle bir şartlanmaya girdikleri yukarıdaki haber yorumdan anlaşılıyor.
Emperyalizm sadece Müslümanlara saldırır, dolayısı ile de Müslümanlar da emperyalizme direnmek zorundadırlar.
Onlara göre solcular ve laikler emperyalizme direnmezler.
Emperyalizme direnmek için solcu, Müslüman, Türk veya milliyetçi olmak gerekmiyor.
Sömürülen her insanoğlu, sömürüye karşı direnir.
Eğer bu gün Müslümanların çoğu emperyalizme direnmiyorsa, bu onların Müslüman olmasından değildir.
İçinde yaşadığı düzen, ilişkiler, yönetilme biçimi emperyalizm ile iç içe olduğu için, ne olduğunu anlayamamanın verdiği bilgisizlik ve bilinçten dolayı, direnmiyor. Ya da direnemiyor.
Emperyalizmin farkında olmak yeterli bir hareketlendirici değildir. Elbette bir şeyin farkında olmak, onu bilmek önemlidir. Ancak, direnmek için o fikrin örgütlenmiş, somutlaşmış, mücadeleye dönüşmüş halinin içinde değilseniz, farkındalığınızın hiçbir önemi yoktur.
Şöyle bir düşünün, sayfalar dolusu kitap okumuş, emperyalizmin ne olduğunu biliyor, mücadeleyi dışarıdan seyrediyor, mücadele etme iradesi olanlara bilinç taşımıyor.
Böyle bir aydın, ben emperyalizmi biliyorum, ben emperyalizme karşıyım dese ne olur, demese ne olur?
Hâlbuki kendisine aydın denilmeyen, mücadelenin içinde olan sıradan birisinin, yukarda tanımladığım kişiden, ülkesine ve birlikte yaşadığı halka faydası daha çoktur.
Şimdi dönüp üniversitelere bakalım.
Tarihin hiçbir döneminde, üniversite hocalarının ülke sorunlarından bu kadar kopuk yaşadığı bir dönem olmamıştır.
Cahil profesörler dönemi yaşıyoruz desek, onlara iltifat etmiş oluruz.
Çünkü cehalet içinde yapılan işler, cahil olduğu için hoşgörüye girer.
Sahip olunan bilgi, halkın acil sorununa merhem olmuyorsa, ne işe yarar o bilgi?
Çıkar, kişiyi kişiliksiz ve itibarsız yapar. Eşek yükü ile bilgiye sahip olmanın bile bir değeri kalmaz.
Bülent Esinoğlu
FBKG