“Milletimizin tarihi zengindir”
Zamana göre eğilip bükülmeyen, “İki cihanda lekesiz” gerçek sanatçılarımızdan Müjdat Gezen, hastalık evhamı(1) ile ilgili olarak doktorların şu sözünü anlatır sık sık: “Merak etme, elli yaşından sonra evhamın geçecek. Çünkü artık gerçekten hastalıkların başlayacak!”
Ülkemizde de yıllardır; şeriat, bölünme ve ekonomik krizler konusunda evham vardı.
Artık kalmadı denilebilir! Çünkü; ya yaşanıyor, ya da açıkça konuşuluyor.
O halde ne yapacağız? Bitti mi bu iş? Teslim mi olacağız? Hayır! Asla!
Eğer öyle olacaksa, öncelikle nüfus kütüklerine gidip kayıtlarımızı sildirelim.
Çünkü fazla uzağa gitmeye gerek yok. Sadece Kurtuluş Savaşı’mızın özet öyküsünü Nutuk’ tan, Turgut Özakman’ın ya da başka yazarların kitaplarından okuyalım. Utanmamız için yeter de artar bile!
On yıllık savaş yorgunluğu, üretimde, iletişimde, lojistik destekte yaşanan sıkıntılar, teknolojik yetersizlik, isyanlar, işbirlikçiler, fetvalar, yoksulluk, cehalet her türlü olumsuzluk var. Ama bir de,
Mustafa Kemal’in önderliğinde bu bataklıkta yeşeren cesâret, umut, azim, kararlılık ve inanç var!
Ya bugün? Öncelikle bu eşsiz tarihi deneyim var. O dehanın, öngörüleri, öğütleri, uyarıları var!
O günlerle kıyaslanamayacak ölçüde haberleşme, ulaşım olanakları, genci çoğunlukta olan dinamik bir nüfus, ağırlıklı bir orana sahip bilinçli kesim, ekonomik gelişmişlik var.
Onlar o koşullarda yenilmedi de bizler mi yenileceğiz? CIA ajanlarına fırsat mı vereceğiz?
Helvacı hariç her şeyimiz var. Siyasi partiler, dernekler, aydınlar, sanatçılar, yazarlar, gazeteciler v.b.
Milyonlarca bilinçli yurtseverle sıklet merkezi oluşturacak bir helvacıyı da mutlaka bulup çıkaracağız.
Nasıl mı olacak? Bu sistemde öncelikli sesimiz olan muhalefet partilerini kımıldatarak! Uyararak!
Bu toplumun uyuyanlarını uyandıracaklar, herkesi ulusal bağımsızlık ülküsü etrafında birleştirecekler! Emperyalizmin ve memurlarının plânlarını açıkça seslendirecekler! Askerle uğraşmak ahmaklığını bırakıp, onların ancak istifa ederek söyleyebildiklerini hepimiz adına seslendirecekler! Milletin Ordusu’ndan; bu vatana, millete, devlete ve demokrasiye ancak yarar gelebileceğini, onların tehdit olamayacağını, onlarsız hiçbir tehdidin etkisizleştirilemeyeceğini unutmayacaklar!
Atatürk’ü, ilkelerini ve özellikle laikliği önce öğrenecek, sonra öğretip, savunacak ve uygulayacaklar.
Bu millet, binlerce yıldır ne bâdireler atlatıp bu günlere gelmiş de bundan sonra mı gidemeyecek?
Kılıç Ali’nin bir anısıyla her zaman olduğu gibi Atatürk’ ümüze kulak verelim(2):
“ Atatürk, yalnız Başbakanlık, Vekillik için değil, hattâ Cumhurbaşkanlığı için de adam yetiştirilmesi ve kendisi henüz hayatta iken bu makamdan çekilip bu işin başına da milletin seçeceği herhangi bir kişinin gelebilmesinin mümkün olabileceğini millete göstermek arzusunda idi ve sırası düştükçe bu fikrini açıklamaktan da hiç çekinmezdi.
Bu münasebetle nakletmeye değer bir hadiseyi hatırlıyorum:
Bir gün Konya’da, akşam yemeğindeyiz.Konya mebuslarından bir arkadaş, bir münasebetle Atatürk’ e: -Atatürk! Allah seni başımızdan eksik etmesin. Yoksa birbirimize gireriz.
Dedi. Bu sözleri duyunca Atatürk o zata şunları söylemişti:
-Rica ederim böyle söylemeyiniz. Bu sözler beni müteessir ediyor. Çok şükür milletimizin tarihi zengindir.
Milletimiz kaç defa uçurumun kenarına gelmiş, fakat kendi içinden uzanan kuvvetli bir el onu daima uçurumun kenarından alarak geriye çekmiş, selâmet yerine getirmiştir.”
Umutsuzluk da yok, rehavet de! Yazarak, konuşarak, yürüyerek sesimizi duyuracağız ve başaracağız!
Zafer Bayramı ve Şeker Bayramı’nı kutlayacak olan bir millete, korku, yılgınlık ve umursamazlık yakışmıyor!
Reşit Çağın, 9 Ağustos 2011 İLK KURŞUN
(1) Kuruntular, kuşkular, vehimler
(2) Nükte Ve Fıkralarla Atatürk- Niyazi Ahmet Banoğlu