“Ben Derin Devletim”
Evet Genel Başkanlık değil Başbakanlık hedefiniz….Siz, 70’lerde MHP’de, 80 sonrasında ANAP ve DYP’de siyaset yaptınız. ANAP’a, Türkeş’in görevlendirilmesi ile gittiğinizi söylemeniz uzun yıllar tartışıldı. Öyle olması bugün hangi açılardan hayırlı oldu?
Ben, ANAP’a Türkeş’in görevlendirilmesi ile gittiğimi söylemedim. Siyasi bilince ulaştığım zaman, lise yıllarımda, Demokrat Parti ile CHP arasında siyaset bölünmüştü, babam Demokrat Partiliydi, daha doğrusu o dönemde milliyetçiler, Demokrat Partiliydi, sol-sağ kavramları yoktu, sonra ihtilal oldu, Demokrat Parti kapatıldı, Adalet Partisi kurulunca, Adalet Partili oldum ben ve gençlik kollarına girdim. Gençlik kollarında aktif olarak da bulundum, 1965’e kadar. 65’teki anlayışımızla biz, Adalet Partisinin milliyetçi olmaktan çıktığını düşündük, biz Sadettin Bilgiç’i tutuyorduk, onun kadrosuyduk, onun emrindeydik. O zaman Demirel’i Milliyetçi değil diye düşünüyorduk, halbuki ben tanıyınca gördük ki, bizim gibi Milliyetçi. Hatta ben Adalet Partisinden ayrılıp, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine geçtiğimi görünce de, çok üzülmüştü. Bana bir şey demedi ama annem vasıtasıyla iletti, ilişkimiz öyleydi.
“3 YIL MHP’LİLERİ EĞİTTİM”
Sonra ben 10 yıl Kaymakam oldum. Sonra Müsteşarlığım var. Benim MHP’de siyasi bir görevim hiç olmadı. MHP’de milletvekili ve Bakan olmadım. Ancak müsteşarlık dönemimde, MHP’nin Gümrük Tekel Bakanlığında Gün Sazak Bakandı. Gün Sazak beni müsteşar olarak aldı ve o dönemde benim MHP’lileri eğitmek gibi bir görevim de vardı. 3 yıl da onu yaptım. Ülkücülere, kendi inançlarımı anlatma çabası içinde oldum. Yani 78-79 ve 80 yıllarında bunu yaptım ve bu yüzden de tutuklandım ve yargılandım.
“TÜRKEŞ İLE YOLLARIMIZ HAPİSHANEDEYKEN AYRILDI”
Sonra bizim yollarımız rahmetli Türkeş ile hapishanede ayrıldı. O dönemde Türkiye’yi çağdaş dünyaya ulaştıracak bir parti olarak gördüğüm için ANAP’ı destekledim. Türkeş, Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni destekliyordu. Ben ise ANAP’ı destekliyordum, oradan bir defa farklı içtihat aramızda oluştu. Çıkınca da beni çağırdı ama gitmedim onun partisine. Hatta bana Başkanlık teklif etti, gel yönet, dedi. Hayır, dedim ve yolları ayırdık. Yol ayırmak, içeride başlamıştı zaten. 80 öncesi de başlamıştı da, o zaman da bazı şeylere farklı bakıyorduk ama yollarımızı ayırdık.
“BANA ÜLKÜCÜ DENİRSE BUNU İLTİFAT SAYARIM.”
Yeni Akit’ten Hasan Karakaya, “Namık Kemal Zeybek’in özgeçmişinden, “Türklük, Ülkücülük ve Ahmet Yesevi”yi çıkarırsanız, geriye hiçbir şey kalmaz!” diye yazmıştı. Sizce geride daha neler var?
Geriye ne kalır, benim Bayburtluluğum kalır, Kitreliliğim kalır…vs. Türklük, Ahmet Yesevi ve ülkücülük. Bana ülkücü denirse bunu iltifat sayarım. Ahmet Yesevi yolu derse, sevinç duyarım, Türklüğüm ile de iftihar ederim.
“AYDIN DOĞAN’IN BENİ İŞE ALMASIYLA PARA GÖRMEYE BAŞLADIM”
DYP’e girme meselesine gelince şöyle oldu. Ben tutukevinden çıktıktan sonra bir iş aradım ve sonunda o zaman Milliyet Gazetesinin sahibi olan, daha holding yok, Aydın Doğan’a da söyledim, “Bana iş bul” diye. Dedi ki, “Benimle çalışmak istemez misin? “İsterim” dedim. Babama söyledim, o buldu bir iki iş, fabrika müdürlüğü, gümrük müşaviri olarak bir holdingde iş buldu ama ben o işleri yapamam, dedim. Aydın Doğan 6 ay beni denedi, bir fason imalat yaptırdı, sonra dedi ki:”Ben ağabeyimi senden çok severim ama ona hiçbir iş vermem burada, seni de bacanağım olduğun için değil, başardığın için icra kuruluna alıyorum ve yatırımlar koordinatörü yapıyorum” dedi.
Böylece ben hayatımda ilk defa para görmeye başladım. Para da fena bir şey değil, ev aldım, arabam oldu, hanıma araba aldım, bankada param olmaya başladı, hoşuma gitti, cep şişkin durunca yazın serin tutuyor, kışın da sıcak tutuyor.
“ATATÜRK VURGULARIM, BAZI BBP’LİLERİ RAHATSIZ ETTİ”
Siyasi yaşantınıza bir de BBP girdi. Bahçeli’yi “Türk kavramını kan ve ırk yerine vatandaşlık bağı ile tanımladığı” için eleştirmiş, MHP’nin yerine Devlet Bahçeli Partisi kurulduğu düşüncesiyle 2007 yılında MHP’den ayrılıp, BBP’ne geçmiştiniz. BBP, ülkücülük ya da hangi anlamında sizi bir tatmine götüremedi?
Tatmin? Muhsin Yazıcıoğlu, çok şerefli, değerli, düzgün bir insandır. Allah rahmet eylesin. Geçmişte özel yetiştirdiğim 29 öğrencimden biridir. Küçük kardeşimdir yani. O partisine bir atılım yaptırmak istedi, bizleri de çağırdı, ben siyasetin dışındayım artık, dedim ki:”Sana yardımcı olayım ama benim dediklerimi yapacaksın, görev istemem, milletvekili de olmam” O öyle bir macera oldu, kısa zamanda da olmadı, çıktım ama dostça dedim ki:”Seni seviyorum ama olmuyor” Rahatsızlık da meydana getiriyorum, benim Atatürk vurgum bazılarının hoşuna gitmedi. Dolayısıyla uzun sürmedi sadece yardımcı olmak maksadıyla yaptığım bir çalışmadır.
“AYDIN DOĞAN BENİM GENEL BAŞKANLIĞIMA DESTEK VERMEDİ, HABERİMİ BİLE YAPMADI”
Bu konuyla ilgili “Aydın Doğan’ın bacanağı Demokrat Parti’ye lider oldu… Aydın Doğan siyaseti dizayn ediyor.” denilmesi, 60’ların milliyetçi gençlik lideri, 70’lerin MHP’lisi, 12 Eylül’lerde hapislerde yatmış siyaset adamı olarak size bir hakaret gibi geldi mi?
Artık alıştık bunlara ama bunların hiçbir anlamı yok. Bazen şöyle diyorum, bu söylenenler doğru olsa da bunun sonucu ortaya çıksa. Ama doğru değil. Aydın Doğan’ı Genel Başkanlığa aday olduktan sonra telefonla aradım. Dedim ki, ben adayım, duydunuz mu? –Ne adayı, dedi. –Demokrat Parti Genel Başkanlığına adayım! –Yapma ya, e hayırlı olsun, dedi. Ama şu bizim konuşmamızı duysalar inanmazlar, dedi. Bunları biraz da bilerek yapıyorlar. Aydın Doğan’ın basında büyük gücü var ama desteklemek ne? Köşe yazarlarının beni övmesini istemem, överlerse itirazım olmaz da, haberimi verseler yeter. Verdiler mi haberlerimi? Hayır vermediler. Bizim zaten problemimiz bu. Bir taksi şoförüyle şöyle sohbet etmiştim. Taksi şoförüne nereye oy verdin, dedim. –CHP’ye, dedi. Niye, dedim. –Bunlar gitsin diye veriyorum, dedi. Daha önce nereye veriyordun, dedim. –Biz Adalet Partiliyiz, oyum ilk defa Özal’a nasip oldu…vs. Sonra döndü, -Abi sormak ayıp olmasın ama sen nereye oy verdin, dedi. Ben, Demokrat Partiye oy verdim, dedim. –Ya abi onun Başkanı Kemal Zeybek değil mi, dedi. Evet dedim, bir de Namık’ı var, dedim. –Ya adam seviliyor, niye bağımsız koymadı da, gitti barajı aşmayacak partiden aday oldu? dedi. Sormak lazım kendisine dedim. –Ya o adam niye hiç televizyonlara çıkmadı, dedi. Ben de en çok ben çıktım diye övünüyorum. Fikir programlarına çıktık ama haberlerde olmayınca olmuyor. Biz haberlerde yoktuk. Aydın Doğan’ın desteğine hiç lüzum yok, sadece haberlerini verin deseydi, mesele bitmişti. Hiç ilgisi yok ama insanlar böyle şeyleri seviyorlar. Kimisi diyor ki, Aydın Doğan, kimisi diyor ki Fethullah Hocayla görüşmeye gitti, ondan icazet aldı.
“BEN DERİN DEVLETİM”
Ben de dedim ki:”Ben levh-i mahfuzdan geldim” Levh-i mahfuz, kaderdir ya, herkes oradan gelme. Bir gün torunumu yolculuyorum havaalanında. Biri geldi dedi ki, -Siz önemli bir kişisiniz, derin devletin en önemli adamısınız, dedi. Anlamadım, beni övüyorlar mı, yeriyorlar mı? Yanılıyorsunuz, dedim. “Ben derin devletin en önemli adamı değilim, derin devlet zaten benim.”Öyle deyince anlamadılar söylediğimi, saygılar deyip, gittiler. Derin devletin en önemli adamı, Aydın Doğan’ın adamı, Fethullah Gülen’in adamı…Ya bir insan kendinin adamı olmaz mı?
“AKP, ÇILGIN BİR PROJEDİR.”
Pek hamaset içine girdiğiniz tarafa geçelim. İktidara… İktidarı bir çok konuda eleştiriyorsunuz; Türkiye’nin global kapitalist şirketlere teslim edildiğine, Adalarımızın Yunanlılara peşkeş çekildiğine, orta direğin yok edildiğine ve dolayısıyla milli meselelere duyarsız kalındığına inanıyorsunuz. Menderes’in icraatlarına benzetilen ya da halkın teveccühünü üst üste kazanan Başbakan, sizin itirazlarınıza rağmen gücünden neden bir şey kaybetmiyor?
AKP, bir çılgın projedir. AKP projesinin ne olduğunu anlamak için Graham Fuller’in Yeni Türkiye Cumhuriyeti kitabını okumak, yeter yani. Her şey orada açık. Üstelik bana cevap bile vermediler. Fehmi Koru bir cevap verdi ama o da dediğimi anlamamış.
“DERSİM DOSYASI AÇILIRSA ATATÜRK YARGILANIR”
Kılıçdaroğlu, ‘Kürt kimliğinin önündeki engeli kaldıracağım’ dediği için CHP’ye oy verenleri uyarmıştınız, daha hangi konularda CHP’lilere ikazda bulunursunuz?
Yo ben Kılıçdaroğlu’nu şahıs olarak seviyorum, kendisine karşı sevgi ve dostluk duyuyorum. Fakat, CHP içindeki bazı gelişmeleri tehlikeli buluyorum. Yaptıkları mitingi biraz sanki PKK himayesinde yaptılar gibi göründü, arkasından Dersim dosyasını açacağız, dedi. Dersim, yaşadığımız bir felakettir. O dosyayı açtığımız zaman Atatürk’ü yargılamak gerekir. O dönem başka bir dönemdi. Yaraları kaşımanın bir anlamı yok. Bu tam da PKK’nın istediği bir şey. Kürt kimliğinin önündeki engelleri kaldıracağız, dediğiniz zaman Kürt kimliğinin önünde engel var, demiş oluyorsun. Ne engeli varmış Kürt kimliğinin önünde? Bunu somut hale getirmek lazım. Söylüyor sonra vazgeçiyor, özerklik konusuna destek veriyor, sonra ben onu dememiştim, diyor. Bu gelişmeyi tehlikeli bulduğumu söyledim.
“PEYGAMBERİMİZ, TÜRK KÖKENLİ BİR ARAP’TIR.”
“Türkler Sümerlerden geliyor. Hazreti Muhammed’in kökü de Sümerler. Demek ki Hz.Muhammed de Türk’tür!” gibi bir iddianız var. Bu da Türklerin ırklar arasındaki üstünlüğünü vurgulamanız şeklinde algılandı?
Ben milletlere ırk olarak bakmam, kültür olarak bakarım. Hz. Peygamberin Türk olduğunu söylemedim, tarihi bir konferanstı, önce Sümerlerin Türklüğünü delillerle ispat ettim. Sümerler Türk’se ilim işlerinde kesinlik olmaz, her şey tartışılabilir, bilim iman değildir, bilim kanaat meselesidir, Sümerlerin Türk olmasına Osman Nedim Tuna’nın, Aydın Memedof’un, Hoca Süleyman Of’un ayrı ayrı yaptığı çalışmaları birbirini teyit ediyor. Sümerler, bugünkü tarih anlayışına göre tarih, Sümerlerle başladığı için önemli. “Tarih Sümer’le başlar.” Samuel Noah Kramer’in kitabının adı da bu. Hz. İbrahim’in Sümerli olduğu da bilinen bir konu. Ur şehrinden kalmış, Urfa’ya gelmiş ailesi. Ur, halk, millet anlamında kullanılır. Irk sözü de orada gelir. Kazaklar birbiriyle karşılaştığı zaman, ‘Urıkım’, diye sorarlar. ‘Hangi kabiledensin?’ manasına gelir. Peygamberimiz de Hz. İbrahim’in torunu olduğuna göre demek ki ‘Peygamberimiz, Türk kökenli bir Arap’tır.” Ama bütün milletlerin üstündedir. Onu hiçbir millete bağlamak mümkün değildir. Ütün ırka inanmam, üstün kültüre inanırım. Türk kültürü de üstün bir kültürdür. Dünyanın en zengin en üstün kültürüdür bizim kültürümüz.