“Bilgi Çağı” Emperyalist Felsefesi çocukluk devrinde…
Tek doğruyu, terk gerçeği”dayatan küresel sistemin bunalıma sürüklendiğini vurgulamıştık geçen yazıda.
Bunalımın neresindeyiz?
ABD’de, dünyayı ipten aldığısöylenen yeni borçlanma krizi, Cumhuriyetçi-Demokrat uzlaşmasıyla sözde aşıldı.
Ama, 93 yıldan bu yana görülmeyen bir gelişme gündemde. Bu kez bağımsız denetleme kuruluşları ABD’nin güvenilirlik notunu düşürdü.
Piyasalar şaşkın, dünya borsaları inişte.
İtalya, Yunanistan ve İspanya’nın krizi malum.
Somali’de küresel sömürünün açlığa ve susuzluğa mahkûm ettiği on binlerce insanın durumu ortada.
Annesinin kucağında kaburgaları fırlamış, kol ve bacakları değnek gibi, koca kafalı ve artık öfke bile saçmayan ışığı sönmüş iri gözleriyle ölümü bekleyen Somalili çocuk.
Irak, Afganistan, Suriye, Libya ve Tunus’ta kan…
Türkiye’de hizaya sokulan bakanların “yuttukları” açıklamalarına bakılırsa ekonomideçanlar çalıyor…
Öte yandan sanki dünya hamiliğine soyunmuş gibi, kendi topraklarında terör örgütü PKK’yle savaş yokmuş gibi, sanki muhalifler sudan sebeplerle DGM’ler eliyle içeriye tıkılmıyormuş gibi, sanki Hopa’da tutukluluk listeleriyle dolaşılmıyormuş gibi, Suriye’yi hizaya sokma girişimleri…
Taşeron çabalar…
Bizim sokağın Bizim Kafe’sinde, kendi işlerinde sabahtan akşama ter döken çalışanlar,“borsa uzmanlıklarıyla” caka satanlar, bugün ıstırap içinde “Abi bizim kâğıtlara ne olacak, satmasak da beklesek mi?” diye soruyor.
Zaten darlığı, yoksulluğu, işsizliği kanıksamış, sömürüyü kader gören, her türlü sorunu kutsallarına havale eden suskun toplumun, İsrail, Yunanistan ve diğer ülkelerde olduğu gibi tepki gösterecek, isyan edecek, sokağa çıkacak hali yok.
“Usta”, bir yolunu bulur nasıl olsa…
Denilebilir ki, sömürü düzeninin bunalımı, dönemsel olarak yaşanan, dolayısıyla olağan bir gelişme.
Dalgalanmalar, inişler çıkışlar olacaktır.
Peki, ya olağan akışın dışında derin bir kriz söz konusuysa?
Dünyanın gelecek 50 yıllık doğal kaynaklarını şimdiden tüketen sistem, derin biraçmaza düştüyse?
O zaman ne olacak?
Tarihin öğrettiği, bilindik gelişmeler ve sonuçlar.
Yani dünya savaşları ve yeniden paylaşım…
Sovyetler Birliği ve bağlı düzenler çöküp, dünya tek kutuplu bir merkeze dönüştüğünde artık kanlı savaşların olmayacağı, sistemin uluslararası şirketler, ABbenzeri ekonomik birlikler, bankalar ve finans sektörüyle sömürüyü sürdüreceği öne sürülmüştü.
Dolayısıyla silah harcamaları azalacak, bu kalem giderler ağızlarına bir parmak balçalınan insanlığın mutluluğuna, sosyal haklara, eğitim ve sağlığa yönelecekti.
Bu yalan da tutmadı.
Tam tersi oldu.
Gelişmişler de dahil birçok ülkede sosyal haklar tırpanlandı, eğitim ve sağlık iyiye değil, kötüye gitti.
“Savaşlar” derseniz geniş ölçekli değil ama yüz binlerce insanın yaşamına mal olanları bitmedi, sürüyor.
Tek kutuplu dünyanın karnesindeki notlar, kan gölünden görünmüyor bile.
Yeni dünya düzeni adıyla, “demokrasi” diye diye yayılan çatışmalar, büyük ve yeni bir paylaşım savaşına sürüklüyor insanlığı.
Sonuçları, felaket olur…