“Sıfır sorun”a ne oldu? Siyonizm’e dur diyecek iktidar odağı yok mu?
Suriye’de Mart 2011 ortalarından itibaren başlayan ve hız kesmeden devam eden gösterilerle, “Arap Baharı”nın etkisi sadece Suriye’nin iç işlerine zarar vermekle kalmadı. Aynı zamanda bölgede birbirine en yakın ülkeler arasında gösterilen iki ülke olan Suriye ile Türkiye’nin ilişkilerinde de soğumaya varan gelişmeler yaşanmaya başladı. Buna karışlık, daha 5-6 yıl öncesine kadar “Stratejik Ortak” iken, 2009 yılı başlarından itibaren süratle ilişkileri bozulan Türkiye-İsrail arasında yakınlaşma yaşanmasıyla, Orta Doğu siyasi denkleminde yeni formüller ortaya çıkmaya başladı.
Suriye’de Beşşar el-Esad yönetimi bir türlü ikna edici reform çalışmalarını yapamadı. Oysa bu reformların içerisinde, 49 yıldır devam eden “vatandaşlıktan çıkarma” işlemlerine son verme, vatandaşlıktan çıkarılanları yeniden vatandaşlığa kabul etme, iki gez “Genel Af” bile vardı. Esad’ın 20 Haziran 2011 tarihli üçüncü konuşmasında da Ağustos’ta Parlamento Seçimleri yapılacağı, yeni seçilecek Meclis’in de Eylül 2011’den itibaren reformları yapacağı belirtildi. Yeterli mi? Kuşkusuz ki bu saatten sonra hayır! Zira “Ok yaydan çıktı!” Ya da Esad, hamlelerinde gecikerek ve sokak gösterilerine karşı eğitimsiz, deneyimsiz ve tahammülsüz güvenlik güçleri sebebiyle “İpin ucunu Kaçırdı!” Artık göstericiler herhangi bir reform değil, bizatihi Esad’ın gitmesini istiyorlar…
Türkiye-Suriye İlişkilerini Geren Gelişmeler
Suriye’deki gelişmelere, reformların hızlandırılması ve sivil halka katliam yapılmaması yönünde Türkiye’den Esad rejimini “rahatsız” edici çıkışların giderek artış kaydetmesiyle, iki ülke ilişkilerinde limonileşmenin başladığı hissedilmeye başladı. Mayıs 2011 ortalarına doğru bu bu husus bazı Arap gazetelerinde dillendirilmeye başlandı. Bunlardan biri Londra’da yayımlanan El Kuds el Arabi gazetesi olup, anılan gazeteye göre Suriye ve Lübnan’da en popüler isim olduğu ifade edildi. Gene aynı gazeteye göre Türkiye’nin Esad yönetimine muhalif olanların Türkiye’de toplantılar düzenlemeleri, iki ülke arasındaki krizi derinleştirmeye başladı. Londra’da yayımlanan bir diğer gazete Şarkul Avsat’e göre ise, tanklar Banyas’a girdiğinde göstericilerin ellerindeki Erdoğan posterlerinin varlığı, Suriye’nin resmi basınının Türkiye aleyhtarlığına dönmesine sebebiyet vermişti. Bu gelişmenin daha sonra Devlet Başkanı Esad’in kuzeni ve işadamı Rami Mahluf’un gazetesi El Vatan gazetesinde Türkiye’nin, “Türk modeli ile Osmanlı’yı yeniden diriltmek istediği!” ileri sürülmüştü. Aynı gazetenin iddiasına göre aslında Osmanlı, Arap dünyasının geri kalmasının en önemli sebebi idi.[1] Bu gazetenin Türkiye aleyhtarlığı için önemli bir sebep de Banyas’taki göstericilerin Erdoğan lehine gösterileri yanında, Esad ve iş adamı Rami Makluf aleyhine slogan atmaları da gösterilebilir.[2]
Haziran 2011 ortalarına doğru Global Resarch Center adlı düşünce kuruluşunun yazıları ilginç bir iddiayı ortaya attı. Michel Chossudovsky’nin yazdıklarına göre ABD, Suriye’deki rejimin değişmesini istediğinden bu ülke yönetimi ile temasını azaltmıştı. Ona göre Suriye ve Lübnan’daki istikrarsızlaştırma ve yeni bağımsız devletlerin sınırlarını çizme planı, ABD-NATO-İsrail arasında 10 yıl önce yapılan askeri anlaşmanın sonucu idi. Ve gene eski NATO Askeri Komite Başkanı ABD’li Orgeneral Wesley Clark’a dayanarak yazdıklarına göre de, Irak, Libya, Lübnan ve Suriye ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un “hedef ülkeleri” idi. Bu bağlamda planlanan yol haritasında Suriye’ye karşı askeri harekât da vardı.[3] Bu iddia, 2003’te ABD’de başarısız bir başkanlık yarışına giren NATO eski Askeri Komite Başkanı Clark’la 22 Mayıs 2011’de yapılan bir söyleşide Suriye’ye de askeri harekat yapılmasını önermesi dikkate alındığında[4], “komplo teorisidir” diyerek geçiştirmek de mümkün olamamaktadır…
Kuveyt gazetelerinden Al-Siyasah’a göre de Suriye Devlet Başkanı Esad, İran’ın dini lideri Ayetullah Hamaney’e gönderdiği bir mektupta Türkiye ve Katar’ı şikâyet etmiştir. Bu iddiaya göre Esad, “Suriye’nin artık Türkiye ve Katar’a karşı hiçbir yükümlülüğü kalmamıştır. Birkaç ay önce Suriye’nin yakın dostu olan ülkelerin maskeleri düştü. Bu ülkeler, Batı’yı mutlu etmek için her şeyi yapar!” şeklinde bir mektup yazmıştı. Esad mektubunda, Türkiye ve Katar’ı ‘fırsatçı’ olarak nitelendirmiş, hatta Genel Seçimlerde AKP’nin kazanmasına üzüldüğünü belirtmişti.[5]
Muhtemelen bu tür “Ara bozucu” yayınlar da son haftalarda göstericileri ikna edemediği için bunalan Esad rejiminin aklını çelmektedir. Zaten Türk Dışişleri bakanlığı da Suriye-Türkiye ilişkileriyle ilgili son günlerdeki olumsuz yorumları yalanlayan bir açıklamayı 26 Haziran 2011’de kamuoyu ile paylaştı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Selçuk Ünal’ın yazılı açıklamasında “Söz konusu internet sitesinde yayımlanan haberin gerçekle hiçbir bağlantısı yoktur ve tamamen asılsızdır. Kamuoyularını yönlendirme amacı taşıyan bu gibi haberlerin değerlendirilmesinde bölge ve uluslararası kamuoyunu dikkatli olmaya davet etmekteyiz!” denildi. Keza MİT’e yakın kaynakların da DEBKAfile isimli internet sitesini “İsrail gizli servisi güdümünde psikolojik harekat yürüten bir site” olarak tanımladığı iddia edilerek, MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın İsrailli yetkili Moshe Yaalon’la görüştüğüne ilişkin haberin doğru olmadığı belirtildi. Dışişleri Bakanlığı’na göre Türkiye-İsrail ilişkilerinin geliştiğine ilişkin haberler aslında Türkiye-Suriye ilişkilerinin bozulmasını amaçlamakta imiş.[6]
Ancak, Haziran 2011 sonlarına doğru Suriye’den geçiş yapan Türk kamyon sürücülerinin Suriyeli resmi görevliler hakkındaki şikâyetleri de artış kaydetmeye başladı. Türk kamyonculara karşı, Suriye’deki direnişler ve hükümet güçlerinin baskısı sebebiyle ülkeden Türkiye’ye kaçışların başlamasıyla birlikte Suriyeli yetkililerin ve halkın tutumunda olumsuz yönde değişmeler yaşandığı fark edildi.[7]
Türkiye-İsrail İlişkilerinde Isınma Var mı?
Suriye ile ilişkiler soğurken, son günlerde Türkiye-İsrail ilişkilerinin ısınmağa başladığı sıkça vurgulanmaya başladı. Haziran 2011 sonlarına doğru İsrail gizli servisi Mossad’a yakın olduğu ileri sürülen DEBKAfile adlı internet sitesinde, “Türkiye-İsrail ilişkilerinin normale dönmesi için ABD Başkanı Barack Obama, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Başbakan Tayyip Erdoğan arasında devam eden pazarlık” olduğu yazıldı. İsrail’le ilişkileri yumuşatmaya yanaşan Türkiye, buna karşılık “İsrail-Filistin barış görüşmelerinde rol oynama garantisi” almıştı. Bu iddiaya destekleyen bir başka habere göre de, İsrail Başbakan Yardımcısı ve Stratejik İlişkiler Bakanı Moşe Yaalon’un, yazıdan bir hafta önce gizlice Ankara’ya gizli bir ziyaret gerçekleştirmişti. Konuk bakanın Başbakan R. Tayyip Erdoğan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile görüştüğü de iddialar arasındaydı.[8]
Benzer bir iddia da aynı tarihlerde ABD’nin önemli gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ)’ın web sayfasında “Suriye krizinin Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri ısındırdığı, Ankara ve Washington’u da daha yakın işbirliğine götürdüğü” değerlendirmesiyle verildi. Bu yazıya göre Suriye’deki kriz, Türkiye-İsrail ilişkilerinin yumuşamasında itici rol oynamıştı. Bunu takiben Türk gazetelerinde İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’la yapılan söyleşi de havayı yumuşatmaya yönelikti. Zira İsrailli Bakan Ayalon, uzlaşma çağrısında bulunmuş, hatta “Türkiye’nin Suriye politikasını ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki liderliğini” övmüştü. Keza İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail Meclisi de Knesset de 12 Haziran 2011 Genel seçimlerinde başarılı olan Erdoğan’a sıcak kutlama mesajları göndermişlerdi. Kuşkusuz bir diğer önemli gelişme de, Haziran 2011 sonlarına doğru Gazze limanına doğru yeni bir sefer yapması planlanan “2. Mavi Marmara Seferi”nin yapılmaması yönünde Türk Hükümeti’nin İHH’ye baskı yaptığı iddiasıydı.[9]
Sonuç
Arap Baharı’nın olumsuz sonucu Türkiye-Suriye ilişkilerinin giderek gerildiği bir gerçektir. Özellikle “Dışarıdan destekli” Suriyeli muhaliflerin Türkiye’de “ellerini kollarını sallayarak dolaşmaları, toplantı düzenlemeleri ile limonileşen ilişkiler, Suriye’nin direnişçilere karşı katliam derecesindeki baskısı artınca daha da gerildi. Zira Türk yöneticiler Suriye’de Esad yönetimini daha sık eleştirmeye ve insan hakları konusunda dikkatli olmaya ve halkın istediği reformları yapmaya çağırdılar. Ardından Cisr el-Şigur’da 120 Suriyeli güvenlik görevlisinin öldürülmesi ve bunun üzerine binlerce Suriyelinin Türkiye’ye sığınmasıyla[10] iki ülke ilişkileri daha da gerildi. Bu gelişmelerde iki ülke ilişkisini bozmak isteyenlerin maksatlı yayınları da mutlaka rol oynamaktadır.
Bu arada Suriye kuvvetlerinin kontrol maksadıyla da olsa Türkiye sınırlarına intikali, gene ara bozmak isteyenlerce Suriye’nin Türkiye’deki sığınmacılara karşı operasyon düzenleyebileceği şeklinde sorgulandı. Hatta bu sebeple iki ülke arasında çatışma çıkabileceği dahi ileri sürüldü. İki ülkenin silahlı kuvvetleri, ekonomik gücü, milli gücü ve insan gücü dikkate alındığında, bu tür “komplo teorilerini” fazlaca da ciddiye almamak gereklidir. Ama çatışma ihtimali de yok sayılmamalıdır!
Türkiye-İsrail ilişkilerinin yeniden düzeltilmesi ise, aslında gereken bir olgudur. Zira aslında olumsuz diye ileri sürülen ilişkiler söylem bağlamındadır. Ticari ilişkilerde, özellikle de Türkiye’nin İsrail’den ihracı açısından gelişmeler kaydedilmeye devam etmektedir. Ama İsrailli turistleri artık Türk sahillerinde tatil yapmamaktadırlar…
[1] Cumali Önal, Arap Basını, Türkiye-Suriye İlişkilerinin Akıbetini Tartışıyor”, Zaman, 14.05.2011
[2] Markus Bernath, “Suriye’nin Ankara’daki Arkadaşı”, Financial Times Deutschland, 13.05.2011
[3] Michel Chossudovsky, “The Destabilization of Syria and the Broader Middle East War”Global Research, 17.06.2011
[4] Christoph Prantner, “Ex-Nato-Militärchef hält Intervention in Syrien für möglich”, 22.05.2011
[5] “Esad Türkiye’yi Şikâyet Etmiş”, Milliyet, 26.06.2011.
[6] “İsrail-Türkiye Pazarlığı’na Dışişleri’nden Sert Tepki”, Milliyet, 27.06.2011.
[7] “Türk Kamyoncular: Suriye’nin Bize Karşı Tutumu Değişti”, 22.06.2011,
[8] “Barış için Gizli Pazarlık”, Milliyet, 26.06.2011
[9] “İşte İsrail-Türkiye İlişkilerinin Isınmasının Nedeni”, 25.06.2011
[10] Bu konunun ayrıntıları için bkz: Celalettin Yavuz, “Beşşar Esad’ın Konuşması: Baas Rejiminin Son Çırpınışı mı?”, 20.06.2011, TÜRKSAM web sayfası