Hasdal’dan Kocatepe’ye yürüyüş!..
Acaba ben mi farkında değilim?
Türkiye, anavatanım, son yurdum Anadolu işgal altında mı?
Oturduğum yerden bakıyorum, denizde düşman filosu yok… Gök yüzünde ABD veya yamaklarının jetleri uçmuyor…
İstanbul’da yaşayan kızıma sordum, İngiliz askerleri sokaklarda dolaşıyor, askerlerimizi tutukluyorlar mı?
Ayça’m durakladı, yanıt veremedi bana, belki de ilk an sağlığımdan endişelendi, sonra ne demek istediğimi anladı ve“Hayır anam, görünürde yoklar ama, senin deyişinle “Büyük Abi”nin simsiyah karaltısı İstanbul’un üzerine çökmüş.” diye cevaplıyor sorumu…
22 Haziran 1919 Amasya Bildirgesi… “Ya İstiklal- Ya Ölüm”şiarı… Unutulmuş…
Havza, Merzifon- Erzurum ve Sivas… Tıbbiyeli Hikmet de suskun…
Ankara’daki bir dostumu aradım… TBMM dedim, Hükümet dedim…
Dostum beni şöyle yanıtladı… “Sadece binaları var.”
O halde dedim, kendi kendime, Türkiye sadece görünürde işgal altında değil… Sadece görünürde…
Millet işgal günlerinde olduğu gibi uyanmayı bekliyor. Şimdilik kaydıyla “Toprak üstündeki uykularına” devam ediyor.
Ali Kemaller dirilmiş, yazılı ve görsel basında ahkam kesiyor…
Benim koskoca (!) üniversite hocalarım “Türkiye, Kemalizm’in dar bakış açısından ve statükocu kalıbından kurtulmalı.” diye yaygara koparıyor.
NATO’nun Kara Kuvvetleri İzmir’e yerleşiyor. 12 Haziran 2011′de “FÜZE KALKANI” taşıyan bir gemi sessizce Çanakkale Boğazı’ndan geçerek. bölgede “BARIŞ”ı ucubeleştiriyor, Türkiye’yi hedefleştiriyor.
Suriye’de emperyalizmin kan kavgası sürüyor, İzmir’de üslenen NATO’nun gerçek efendileri, BOP Eşbaşkanı’nın sırtını sıvazlayarak, Türk askerini Suriye’nin bölünmesinde kullanma pazarlığını yapıyor.
Alaca karanlık aydınları ise, “demokrasi, insan özgürlüğü” gibi emperyalizmin yerleşik virüsleri ile, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini, Devlet’in ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü yerden, yere vurarak, Kürtlere verilecek (!) demokratik özerkliği tartışıyorlar.
Erdoğan’ın izni olmadan abdest bile alamayan bir bakan, “Devlet’e karşı işlenen suçlar için bir genel af gelebilir.” müjdesini veriyor İmralı’daki tutukluya..
Adresi Beşiktaş olan, özel yetkili Y- Nemrut Kürt Mustafa Paşa Divanı, her gün Türk ordusunun askerini tutukluyor… İngilizlerin bu işbirlikçi Divan sayesinde Malta’ya gönderdiği yurtsever paşaların çocukları Hasdal’da karargah kuruyor.
Ordusu, askeri olmayan sadece komutanlara, subaylara özel bir karargah..
Komuta zinciri yok edilen, hapse tıkılan, aşağılanan Türk ordusu sadece işbirlikçiler tarafından değil, milleti tarafından da yalnızlığa, kimsesizliğe mahkum ediliyor.
Kim Hava Kuvvetleri, kim Deniz Kuvvetleri komutanı olacak?… Bu sorunun cevabı verilemiyor…
Belki bir 30 Ağustos’ta Hasdal’da komutanların rütbeleri sökülecek…
Ordusuz, savunmasız kalan Cumhuriyet’e gelecek sıra. Aslında Y-Cumhuriyet var olacak. Y-partilerin de desteklediği anayasal vatandaşlık ile “ULUS” çökertilecek. Şehir devletçikleri renk, renk bez parçaları ile donatılacak, bu bez parçalarının adına da bayrak denilecek, Bir şehir devletinde şer-i hükümler, diğerinde ise Kürt yasaları egemen olacak. Ahmet T.nin önerdiği gibi “Karadeniz Bölgesi” özerkliğe kavuşacak..
ABD 1896 yılında Kongre’sinin gizli oturumunda öngördüğü gibi, bir vali tayin ederek bölünmüş Türkiye’yi bugünkü gibi el altından değil, açıktan açığa yönetecek…
Eğer çoook derinlerden gelen bir çığlık, bir haykırış Türk Milleti’ni uyandırmazsa bunlar olacak…
Eğer yeni bir asker tutuklamasını sadece “GENE Mİ?” diye karşılar, aramızda kahırlanmaya devam edersek, Türkiye, Türklerin vatanı olmaktan çıkacak, yarı sömürgelikten, tam sömürgeliğe imza atacak…
Türk ordusunun lağvedilme operasyonu tamamlanacak.
Hani Mustafa Kemal’e bir söz vermiştik, gerektiğinde hepimiz bir Atatürk olacaktık?…
İşte bu sözü sözde değil özde tutmanın tam zamanı… Vatanın bana, size, kısacası “Ya İstiklal- Ya Ölüm” diyen herkese ama herkese ihtiyacı var.
Sadece yazıp, çizmekle olmayacak bu iş.. Genelgelerle durum analizi yapmak, sonra da büyük iş yapmışların edası ile koltuğuna yaslanmakla da olacak iş değil bu.
Sen arkadaşım, çalınmadık kapı bırakmayacaksın mahallende, onlara Türk ordusuna yapılan haksızlığı anlatacaksın..
Sen genç arkadaşım, ister TGB’nin, ister ADD’nin, ister Ülkü Ocakları’nın üyesi ol, aranızdaki tüm aykırılıkları, farklılıkları öteleyip bir araya geleceksin.
Sen yaşlı dostum, ağrıyan dizlerine hiç aldırmadan düşeceksin yollara… Anlatacaksın herkese bağımsızlığımızın, Cumhuriyet’imizin, ulus devletimizin tek savunma gücü olan Türk ordusuna yapılan yıkım operasyonunu anlatacaksın hiç bıkmadan usanmadan…
Ve sen Figen Özen, sen kadınsın, sen anasın, en büyük görev sana, Türk kadınına düşmektedir. Gene koşacaksın Zarifelere, Gülümserlere, Atiyelere ve diğerlerine..
Yanlış yaptıkları zaman kızmayacaksın, öfkelenmeyecek, onları “Benim cahil, eğitimsiz kadınım” diye küçümseyemeyecek, onları anlayacak ve Mustafa Kemal’in askerine reva görülen alçaklıkları anlatacak, anlatacaksın.
Ve sen ” Biz kanaat önderiyiz.” diyen muhterem GYK üyem, çıkacaksın o salonlardan, sesini duyuracaksın Hasdal’a, Silivri’ye… Son otuz yıldır senin, benim, Türk milletinin bölünmez bütünlüğü, bağımsızlığı için can veren askerimin, ordumun yanında olduğunu haykıracaksın.
Orduna sahip çıkacaksın, müfterilerin ve mürtecilerin ağa babası Amerikan emperyalizminin, CIA’nın, SOROS’un, MOSSAD’ın kurduğu tuzağa düşmeyeceksin.
Gün Mustafa Kemal’e verdiğimiz sözlerin tutulma günüdür. Gün Atatürk olma, Atatürkleşme günüdür.
Gün Türk’ün ordusuna sahip çıkması gereken gündür. Bu gün o gündür.
Hasdal’dan Kocatepe’ye yürüyüşünün başlatılacağı gündür bugün..
FİGEN ÖZEN
İLK KURŞUN