Şemsi Tebrizi ve Hasan Sabbah
Şemsi Tebriz’in bilinen bir biyografisi bulunmamaktadır. Ortalıkta gezen biyografiler acaba ne kadar doğru? Hatta Tebrizi’nin bilindiği gibi cesedi de bulunamamıştır. Konyada’ki Tebrizi’ye ait olduğu söylenen mezar ise “makam”dır.
Son günlerde, Tebrizi’ye ait olduğu söylenen biyografilerde yer alan bilgiler, bir yanlışlığın devam etmesine neden olmaktadır.
Tebrizi konusunda “bir biyografi” rivayet olarak bile bulunmamaktadır. Ortada dolaşan biyografilere de bir diyeceğimiz yoktu. Ancak iş, Şemsi Tebrizi ile Hasan Sabbah arasında bağlantı kurmaya varınca, işte o noktada bizim de söyleyeceklerimiz var.
Güya Şemsi Tebrizi’nin dedesi Hasan Sabah’ın talebesiymiş. Bu bilgi, eğer bilinçli olarak söyleniyorsa, işte o noktada buna itirazımız var. Ama yanlış aktarılan bilgilerin tekrarlanmasından kaynaklanıyorsa, o zaman aşağıda söyleyeceklerimiz, bu yanlışlığın kaynağına da ışık tutmaktadır.
Bazı eserlerde Tebrizi ile ilgili şu bilgi verilmektedir:
“Ben Ali oğlu Muhammed. Tebrizli Şems. Babam Melekdadoğlu Ali. Dedem Horasanlıdır. Dedem Alamüfte yetişip büyümüş daha sonra, Hasan Sabbah’ın talebelerinden olmuştur.”
Şemsi Tebrizi’nin dedesinin Hasan Sabbah’ın talebesi olduğu bilgisi yanlış bir bilgidir.
Peki Hasan Sabbah kimdir ki, bu konuyu ele alma ihtiyacı duyduk:
ESER:YUSUF COŞKUN BENEFŞE
Oktan Keleş’in Asa Kitabında Hasan Sabbah ile ilgili şu bilgiler verilmektedir. (sh.471.)
“Hasan Sabbah:
Devrinin yetiştirilmiş en büyük Şeytanîsi. Annesi Yahudi. Babası sonradan İslam’ı kabul eden bir tüccar. Tabii ki İslam’ı kabulü bir kılıf. Koyu bir Hıristiyan. Haçlı, tapınakçı.
Sabbah, daha bebekken 9’ların en büyük Şeytanîsi tarafından seçilir. Ondan sonra gözetilir, yetiştirilir. İhtisası büyücülük ve ilizyondur. Devrinin en büyük ilizyonistidir.
Yetişkin biri olduğunda kendisine biçilen her şey, Şeytanîlerin programlarınca uyarlandı. Alamut Kalesi kayalıkları seçildi. Ortadoğu’nun en büyük sihirbazı; ilizyon üstadı Şeytanî Mala himaye etti. Alamut Kalesi dekorlarla ilizyon mekanı hâline getirildi. O dönemin imkanlarıyla Sabbah, devrin en iyi bilginlerinin yanında farklı yetiştirildi.
İnsanlara bir Müslüman olarak sunuldu ve gösterildi. Peki gaye neydi? Gaye, güçlenen Türk hakimiyetinin Anadolu’ya geçişini etkisiz kılmak, kalıcılığını güçleştirmek ve devrin Yahudi seçilmiş hükümdarını Anadolu’ya egemen kılmaktı. Haşhaşilik yakıştırmaları gerçeği tam olarak yansıtmaz. Sabbah’ın yaptıkları sadece haşhaş; yani uyuşturucu kullanımı ile açıklanamayacak kadar komplike işlerdi. Yani Alamut dekorları, cennet bahçeleri (yalancı), cehennem dereleri (yalancı)… Sabbah, seçtiği insanlara buralarda ya mükafat yahut ceza veriyordu. Öyle bir ilizyondu ki cennetin ve cehennemin hüküm sahibi kendini kılmıştı. Tabii sözde…
Öyle inandırıcı bir sistem kurmuştu ki cennetinde huriler, meyve ağaçları vs… Beyni yıkanmış bir müridin oraya girdiğinde artık işi bitiyordu. Tam tersi, cehennem dekoru da öyleydi. Böylelikle Sabbah kişileri sıkıca kendine bağlamış, onların canlarını kendine sermaye yapmıştı. Bir kez yalancı cennete ilizyonla giren müridin, oraya bir daha girme umuduyla yapamayacağı şey yoktu. Sabbah bu gücü Ortadoğu’da birçok yerde kullandı. İşte Hasan Sabbah’ın sırrı bu idi.
Teşkilatının emeli belli idi. Hiç kimse bu saltanatı yıkamadı. Bugün de ilizyon dekorlara bir örnek olarak Hollywood benzeri filmlerdeki cennet, cehennem ve kıyamet sahnelerinin insanları nasıl etkilediğini düşünün. Bunlar da modern dekor. Ta ki Hülagû Han Alamut Kalesi’ni yok edene kadar…
Sabbah Şii, İsmailiye, Batınî falan değildir. Bir kılıf, bir taktik olarak kullanmıştır. Alamut dekorları dört yılda tamamlandı. Kabalatik birçok şifre ve gizem kullanıldı.
Örneğin:
Sabbah’ın yüz silüeti kamalara şekil olarak yapılmış. Işığa tutulduğunda gölgesi bu silüeti gösteriyordu. Böylelikle, dünyanın neresinde olsalar casusları birbirlerini tanıyorlardı.
Devrimizdeki “Hasan Sabbah”lara dikkat!”
Şemsi Tebrizi’nin böyle bir Şeytani ile bağı olabilir mi?
Erol Derman
ONALTIYILDIZ//FBKG