Püskevit ve Türkçe bilinci
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Yozgat Mitingi’nde yaptığı konuşmada bisküviye ‘püskevit’ demesi, Diyarbakır’da Çakılköy Tiyatro Topluluğu tarafından esprili bir müzik klipine dönüştürülmüş, genel ağa verilen klip izlenme rekoru kırmıştır. Tiyatro topluluğunun mal bulmuş mağribi gibi püskevite sarılması, Dr. Devlet Bahçeli’nin TV’lere verdiği röportajla anlamını yitirmişse de insan aklına çeşitli düşüncelerin gelmesinin yolunu kapatmamıştır.
Önce Sayın Bahçeli’nin açıklaması üzerinde duralım. Bahçeli, günümüzde nerdeyse toplumsal bir yara haline gelen yoksulluğu vurgulamak için bisküvi ve çikolatadan söz ettiğini, TV’lerde bitip tükenmeyen reklâmların dar geçimli aileleri çocukların karşısında nasıl zor durumlara düşürdüğünü belirtmiştir. Bisküviye püskevit demesinin nedenini de çocukluğunun geçtiği yörede çocukların söyleyişlerini yansıtmak amacıyla açıklamıştır. Kuşkusuz bu yaklaşımda çocuklarımıza karşı duyulan engin bir merhamet duygusunun yansıması vardır. Keşke ülkenin yönetimine talip olan her siyasi lider ve kadroda bu merhamet duygusu bulunsa!
Bu olayın akla getirdiği ikinci durumun tarihi kökleri vardır: Eskiler “Sözlerin müluku, mülukların sözüdür.”demişlerdir. Bu, üzerinde ciddi ciddi durulması gereken bir sözdür. Burada söz konusu olan yöneticilerin ya da ilerde yönetici olacak durumunda olanların sözü en iyi biçimde söylemeleri gerektiğidir. Fatih’in “Ya ben Bizans’ı alırım, ya Bizans beni alır!” sözü gibi. Napolyon’un “Ordu, midesi üstünde yürür.” sözü gibi. Bahçeli’nin çocuk dünyasına girmek için çocukların söylediği gibi bir sözcüğü seslendirmesinin bu konuyla ilgisi yoktur. Öyleyse söz konusu tiyatro topluluğunun amacı başkadır. Bahçeli’nin sözcükleri doğru seslendiremediğini vurgulamak amacı açıktır. Bu da bir alaydır. Ama gelin görün ki bu silah tersine tepmiş, Bahçeli’nin acıma ve merhamet duygusu bütün çocukların gönlüne kazınmıştır.
Olayın akla getirdiği üçüncü durum en ibret alınacak noktadır: İki seçim döneminde birinci parti olan AKP’ nin ve onun liderinin Türkçeyi kullanmada yaptığı yanlışlıklar hiçbir klipe neden konu yapılmamıştır? AKP’nin seçim otobüsleri üzerinde iki seçim döneminde de yazılan şu cümlede yazım yanlışı yapılmıştır: Her şey Türkiye için.Bu cümlede geçen “her şey” sözü hep bitişik yazılmıştır. Sayın Başbakan MHP ve CHP kısaltmalarını Mehape, Cehape şeklinde seslendirmektedir. Ortalama on bin partilinin katıldığı yüzlerce mitingde bir partili çıkıp Başbakan’ın kısaltmayı yanlış seslendirdiğini söylemiş midir? Söylenseydi Başbakan belki en çok kullandığı bu iki kısaltmayı Mehepe, Cehepe diye seslendirirdi.
AKP’de Türkçeyi kullanmada yanlışlıklar diz boyudur. Bunlar içinde iki tanesi bana çok dikkat çekici geldi. Biri“Yüksek hızlı tren” sözüdür. Bu sıfat tamlamasında “yüksek” sözcüğüne gerek yoktur. Çünkü -lı ekinin sonuna geldiği sözcük köküne birçok anlam kattığı bilinen bir gerçektir. Bunlardan biri olan, bulunan; diğeri çokça olan, çokça bulunan anlamıdır. Mesela “pahalı elbise” de çokça olan anlamı varken, “çelişkili ifade” de yalnızca olan, bulunan anlamı vardır. Buna göre hızlı tren, hızı olan tren değil; hızı çok olan tren demektir. Demek ki yüksek hızlı tren demeye gerek yoktur.
AKP’nin Türkçeyi kullanmada ikinci dikkat çekici yanlışı, Çılgın Proje olarak açıklanan Kanal İstanbul’ da yapılmıştır. Bu yanlış nedense hiçbir TV kanalının, hiçbir gazetenin, hele hele TDK’nin ve üniversitelerimizin dikkatini çekmemiştir. Hadi diyelim Çakılköy Tiyatro Topluluğu’nda bu hatayı anlayacak kimse yok. Peki, bir milyon baskıya ulaştığını cafcaflı reklâmlarla duyuran Zaman Gazetesi neden bu yanlıştan söz etmez? Belki de bu tamlamanın bilinmemesinden, belki de yanlışlara alışılmasından… Kanal İstanbul, Türkçe bir tamlama değildir. İngilizce veya Fransızca düşünüp Türkçe ifade etmektir. Dilimizde iki adın yan yana getirilmesiyle oluşturulan tamlamalara takısız tamlama veya sıfat tamlaması denir. İki anlam özelliği vardır bunlarda: Tamlayan tamlananın neden yapıldığını veya neye benzediğini belli eder. Şimdi bana söyler misiniz bu projeye bu çılgın adı verenler? İstanbul, kanaldan mı yapılmıştır; yoksa kanala mı benzemektedir? Elbette ikisi de değil.. Öyleyse tasarının doğru adı “İstanbul Kanalı” olmalıdır. Tıpkı Süveyş Kanalı gibi. Bu durumun sebebini merak edenlere söyleyelim: Türkçe bilinci olmayanlar Türkçeyi kurallarına göre kullanamazlar. İşin tuhafı bu yanlışlara kimsenin işaret etmemesidir, edememesidir.
Türkçe bilinci, alıntı sözcüklerin seslendirilmesinde değil, Türkçenin kurallarına göre kullanılmasında gizlidir
Hüseyin Yeniçeri
Ortadoğu