Mustafa Balbay yazdı: Cumhuriyet…
7 Mayıs 1924’te kurulan Cumhuriyet gazetesi yeni bir yaşa daha giriyor. 20. yüzyılın sonu, 21. yüzyılın başındaki “Cumhuriyet yaşar mı yaşamaz mı” ikilemlerinin yerini, doğal olarak
“Cumhuriyet’in yayın çizgisine”ilişkin tartışmalar aldı.
Yunus Nadi’nin kurduğu Cumhuriyet, Nadir Nadi ile kurumlaştı, İlhan Selçuk’la 21. yüzyıla taşındı.
İlhan Ağabey’in deyişiyle bütün bunların altında yatan başarı Cumhuriyet okurlarının ve çalışanlarının.
Cumhuriyet öyle bir gazetedir ki, kendisini seveni de sevmeyeni de kendi önünde eşitler.
Türkiye’de basın tarihini Cumhuriyet’i göz ardı ederek yazamazsınız. Hatta Türkiye tarihini kökenleriyle birlikte geniş bir yelpazede ele alıyorsanız, Cumhuriyet gazetesinin rengi olmadan soluk kalır.
Son yılların, doğal olarak Cumhuriyet’i de içine alan medya tartışmalarından biri şu:
Yazılı basının geleceği ne olacak?
Bu ana sorunun alt başlıkları da şunlar:
Yazılı basının ömrü ne kadar?
Dijital medyaya karşı yeni mekanizmalar, dönüşümler gerçekleştirebilecek mi?
Bu tartışmaları olanaklarım ölçüsünde izliyorum. Tarafsız bakmadığım düşünülebilir ama ben yazılı basının varlığını koruyacağı kanısındayım. Gazete insanların günlük gereksinimleriyle karşılaştırılırsa ekmeğe benzetilebilir. Beyaz undan yapılan ekmeğin tarihi bin yıllar öncesine dayanıyor. Mısır’ın Teb şehrinde İÖ 3500 yılına ait ekmek yapan insan kabartmaları bulundu.
Bugün ekmeğin yerini ne tutabilir?
Fırıncılar, onlarca çeşidini üretse bile onları denedikten kısa bir süre sonra yine klasik ekmeğe dönmez miyiz?
Gazete de öyle bir şey. Günlük gelişmeleri izleyen çağdaş bir insansanız bir süre günlük gazete gereksinimini başka bir medya organıyla gidermeye çalışırsınız ama yetmez.
Bunu derken elbet iletişim çağının baş döndürücü bir hızla gelişen yeni organlarını küçümsemiyorum. O bambaşka bir alan. Mekân kavramını bile değiştiren bir güç. Elektronik posta, insanoğlunun toprağa bağlı olmadan verebildiği ilk adres. Bu çok büyük bir devrim.
İnternet ağı geliştirilmeye başlandığında bu çok sınırlı bilgisayarla yapılabilmişti. 1984’te 2 bin kadar bilgisayar birbirine bağlıydı. Bu rakam 1991’de bir milyona ulaştı. 1996’da 10 milyon oldu. Bugün milyarla ifade ediliyor.
İnternet için üretilen tanım şu:
Yedinci kıta!
Yakın gelecekte bu tanım da yetmeyecek. Ancak bütün bu gelişim sürerken günlük gazeteler de hep olacak.
Batı’da günlük gazetenin insan yaşamındaki yerini anlatan sözlerden biri şudur:
“Modern insanın sabah duası.”
Anlatım biraz abartılı görünse de gerçek.
Yaşam kalitesi, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin su içme gereksinmemiz değişiyor mu?
Gazete de öyle bir şey.
Yazılı basın varlığını koruyacak diyorsak, elbet kendini yenilemek zorunda değil, olduğu gibi kalmalı da demiyoruz.
Bu zaten olanaksız.
Çağ değişirken elbet ayak uydurmak gerekir. Ancak değişimle başkalaşımı birbirine karıştırmamak gerekiyor.
Adını Atatürk’ün koyduğu Cumhuriyet gazetesi, çağın gerçeklerinden kopmadan, salt geçmiş bekçiliğine takılıp kalmadan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temelleri üzerinde varlığını sürdürecek.
Nice yıllara…
MUSTAFA BALBAY