Celal Bayar Türkiye’yi Nato’ya nasıl soktu?
Eski ABD Büyükelçisi George McGhee açıklıyor:
“Cumhurbaşkanı Celal Bayar uzunca bir süre Türkiye’nin bir güvenlik garantisi isteğinden söz etti ve karşılık olarak Türkiye’nin 25 birliğini derhal silah altına vereceğini belirtti. Ama, Bayar bir yandan askeri yardımın güvenlik garantisi konusuna bağlanması gerekip gerekmediğini düşünüyordu. Bayar’ın güvenlik taahhütleriyle ilgili derin kaygılarını Başkan Truman’a yansıtacağıma söz verdim ve konunun ele alınmasını hızlandırmak için elimden geleni yapacağımı belirttim. Demokrat Parti’nin 14 Mayıs 1950’deki sarsıcı zaferinden sonra Kore Savaşı patlak verdi.
Komünistlerle Batılı Güçler ilk olarak savaşıyorlardı. ABD’nin ısrarıyla Birleşmiş Milletler’in üye ülkelere genel talep çıkararak birlikler yollamalarını istedi. Menderes hükümeti, muhalefet partisine hiç danışmadan Yalova’da yapılan bir kabine toplantısında Kore’ye ABD kuvvetleriyle birlikte savaşmak üzere 4500 kişi göndermeyi kararlaştırdı.”
Feroz Ahmad da şöyle diyor:
“Türkiye 1952’de NATO üyeliğine kabul edildi. Türkiye’nin 1950’li yılların başında yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan bağlantısızlar hareketine kayacağı endişesi NATO üyeliğini getirdi. Kimileri Türkiye’nin Kore Savaşı’na asker göndermesi sayesinde NATO üyesi olduğunu söyler, bence değil. Size dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’la o sırada ABD’nin Büyükelçisi Wadsworth arasındaki bir konuşmayı anlatayım. Bayar, ‘Biz batıya bağlıyız ama Batı bizim gibi bize bağlı değil. Üstelik bugün Türkiye’de yavaş yavaş tarafsızlık ve bağlantısızlık yanlıları giderek artıyor’ diyor. ABD Büyükelçisi bu konuşmadan sonra Washington’a Dışilişkiler Bakanlığı’nı gelişmeler konusunda bilgilendiren bir mesaj gönderiyor. Ertesi yıl ABD, İngiltere’nin tüm karşı çıkmasına karşın Türkiye’nin NATO’ya üye alınmasını istiyor. Gerekçesi de ‘Türkiye bizim için stratejik açıdan önemlidir’ oluyor.”
Türkiye’nin de NATO’ya girmesinden sonra, hemen Kore’ye gönderilen 4500 kişilik askeri birliğin; savaşta eksildikçe tamamlanacak “standart” bir birlik olduğunu NATO’nun Hava Orgenerali olan Başkomutan Lauris Norstad 1953’te söylemişti. TBMM Balıkesir milletvekili Sıtkı Yırcalı da Meclis Kürsüsü’nden, Kore’ye giden 4500 kişilik askeri birliğin “standart” olduğunu açıklamıştı.
Buraya kadar aktardıklarımızdan çıkan sonuç şudur:
1950’de halkın ezici çoğunluğuyla Cumhurbaşkanlığı’na seçilen; İstiklal Savaşımız’ın “Galip Hocası” Celal Bayar, maalesef Türkiye’yi “küçük Amerika yapmak adına” bizzat NATO’ya sokmuştur. 18 Şubat 1952 tarihi itibarıyla Türk Devrimi sona ermiş ve karşı devrim süreci başlamıştır. Türkiye, devrim yapmış bir ulus-devlet olarak NATO’ya giren ilk devlet olmuştur. Bu bağlamda ABD, Türkiye’ye karşı bir “Ergenekon Darbesi!” yapmıştır.
Not: 1933’te SSCB’yi tanıyan ABD’nin hala Lozan Antlaşması’nı imzalamadığını hatırlatmak isterim.
Erol Bilbilik
İLK KURŞUN