CIA kıskacında Türkiye
Kapitalizmin, efendiliğini ve sömürgecilik sistemini meşru zeminlere çekmek üzere kullandığı demokrasi oyununda insani zaaflar çok önemli bir malzemedir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sosyal ve ekonomik hayatın içerisindeki yeri kapitalist sistemle barışıklığını göstermek adına çok çok önemli. Kapitalizmin faşizmle birlikte kol kola insanda ruh, bilinç, iç görü bırakmadığı toplumumuzda birey olarak insana bakışımın ve tanımlamamın tek bir ölçütü oluştu.Kimler kazanmıştır, kimler kaybetmiştir? Bu ölçüt beni hiç yanıltmamıştır. Bu basit formülü kafamda oturtmak için bir hayli yıl ve bir hayli de yaşanmışlık gerekti. Ama öğrendim! Bu gün toplumumuzda yani Türkiye Cumhuriyeti’nde bir KAZANANLAR var, bir de KAYBEDENLER…
Kazananlar ve kaybedenler formülünün dünya konjonktüründe de iki basit politik izahatı mevcut. Dünyamız bugün politik yapı olarak iki kampa ayrılmış durumda. Kapitalist bir ekonomik modelle birlikte sosyal yapıyı bu sistemin gereklerine göre kuranlar ve onun karşısında Sosyalist bir ekonomik model ve sosyal devleti benimseyenler. İkinci dünya savaşı sonrası dünya bu iki farklı konjonktürün ekonomik yönünden başka sosyal ve ahlaki anlamda da standartlarını ve yaşam şekillerini belirlemiştir. İkinci Dünya savaşı sonrası Türkiye Cumhuriyeti kapitalizmin hedef bölgesi olarak seçilmiş; ülkenin en büyük atardamarı kapitalist dünyanın tüm silah, kurum, sosyal yapı ve ahlak modellerine EVET demiştir. Demokrasi gibi süslü bir slogan ise kapitalist sistemin devamı için her koşulda bir meze olmuştur.
Evet tüm dünyada olduğu üzere Türkiye Cumhuriyeti’nde de kapitalist sistemler kazanmıştır ve sosyalist düşünceler azınlıkta kalmış, yenilmiştir. Kapitalizmin ağır savaş materyalleri ve zırhlıları sosyalist rejimleri dövmüştür. Kapitalizmin yükselme dönemi olan bu dönemde sistem kendine müdahil gördüğü tüm kurum, kuruluş, kişi ve yapıyı bertaraf etmek için en ağır silahlarını kullanmış, gerektiğinde muhalif kanadı yargılamış, sürgüne göndermiş ve hatta öldürmüştür.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde kaybedenlerin, öldürülenlerin, sürgüne gönderilenlerin, faili meçhullerin, mağdurların sistemi yıkma girişiminde bulunduğu iddiası üzerine bir yargılamaya tabi tutulması bana kapitalizmin şehvetten kudurmuş bir döneme girdiğini gösteriyor. Korkuyorum! Kapitalist sistemin tüm şehvetiyle egemen olduğu bir dönemde sisteme muhalefet eden bir grup yazarın çizerin yargılanma devinimlerini takip ederken kazananların dergisi Aksiyon’un tanıttığı bir kitap içeriği kafamın içerisindeki tüm soruları aydınlattı. Kitabı yazana da ve bana adını duyuran Aksiyon dergisine de teşekkür ediyorum. Kapitalist sistemler Amerika’da “cool” davranış örnekleri gösterirken bizdeki kapitalizm bize daha özgü oluyor ve arabesk bir kapitalist düşünce içeriğiyle bu insanları yargılama gerekçelerini bu kitapta bana anlatıyorlar. Minnet, şükran, binlerce teşekkür. Her TÜRK vatandaşının okuması gerekli bir kitap!
Biliyorum merak ettiniz. Kitabın adı, “TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ VE AŞIRI SOL”. Yazarın adı Tayfur Ketenci. Kitabı tanıtan Fethullah Gülen cemaatinin dergisi olan Aksiyon dergisi. Aksiyon dergisi kitabı tanıtmak için 2008 yılında şu ifadeleri kullanıyor: “12 Mart 1971 Muhtırası’nın ardından Tayfur Ketenci tarafından kaleme alınan ‘Türk Silahlı Kuvvetleri ve Aşırı Sol’ isimli kitapta, İran’daki gizli evler detaylı bir şekilde anlatılıyor. İran ve Endonezya gibi ülkelerden örnekler veren yazar, TSK’nın içine sızmaya çalışan marjinal gruplardan ve kişilerden bahsediyor. Yayımlandığı dönemde çok konuşulan bu eser daha sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nde referans kitap olarak okutuldu. Özellikle genç subaylara dağıtıldı. Zira kitapta Ergenekon tipi hücre yapılara karşı neler yapılması gerektiği uzun uzun anlatıyordu. Bugün Ergenekon operasyonunda tutuksuz yargılanan bazı isimlerin o dönem orduyu isyana teşvik faaliyetleri içerisine girdiği konusu da kitapta ayrıntılı bir şekilde veriliyor. Bunların başında ise Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve Ergenekon sanığı İlhan Selçuk geliyor”.
Düşünün bir kez! Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük gücü olan TSK’da halkın arasından toparlanmış çocukların bu kuruma adımını atar atmaz okuması gerekli kitaplar arasında gösterilen bir kitap. Aksiyon’un iddiası bu. TSK’nın düşünce içeriğini belirleyen, kanından beynine giden bir molekül, bir hormon kadar önemli bir kitap. Kim bu Tayfur Ketenci diye araştırıyorum. Böyle bir adam yaşıyor mu? O bir halk kahramanı mı? Hayal kahramanı mı? Yoksa bir CIA kahramanı mı?
Sonra bu kitabı demokrasiyle idare edilen halkımız bulabilir mi? Zor! Ben iki yıl sonra bir sahafta buldum. İyi ki de bulmuşum. Kitabı okuduğumda bir devrin aydınlanmasını buldum…
Kimler vardı bu kitapta, kimdi bu suçlananlar? Kimlerdi bu 40 yıldır darbe girişimi yapanlar?
Kimlerdi biliyor musunuz?
Dövülenler,
Öldürülenler,
Faili meçhuller,
İpe çekilenler,
Sürgüne gönderilenler,
Sayısız kez yargılananlar
Halen hınçlarını alamadıkları için ölmüş bedenlerinde şimdi de evlatları dövülenler.
Yani yani hep KAYBEDENLER.
Sayıyorum İlhan Selçuk’lar, Muammer Aksoy’lar, Bahriye Üçok’lar, Mehmet Ali Aybar’lar, Mümtaz Soysal’lar, İlhami Soysal’lar, Dr. Hikmet Kıvılcımlı’lar,Mihri Belli’ler, Doğan Avcıoğlu’lar, Cemal Reşit Eyüboğlu’lar, Zeki Baştımar’lar, Cemal Madanoğlu’lar, Muzaffer Erdost’lar, Hasan Hüseyin Korkmazgil’ler, Erhan Erdoğmuş’lar. Ve bu arada dergiler ve gazeteler: Yön’ler, Devrim’ler, Proleter Devrimci Aydınlık’lar, Cumhuriyet’ler, Milliyetler…
Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyalist aydınları ve neşriyatları ve genel kurmay başkanları
Darbeci ithamının gerekçeleri: TSK’ya eleştiri, Amerikan karşıtlığı, milli ordu istenci…
Darbenin silahları: Yine kalem, yine kelam!
Düşünün bir kez 40 yıldır darbe girişimi yapan bir İlhan Selçuk. Kahırdan öldü… Şimdi evladı Balbay’ın bedeninde İlhan Selçuk halen dövülüyor.
Bu nasıl bir Kapitalist zulümdür? Ne bitmez kindir?
Dr. Gülümser Heper
İLK KURŞUN