Bu seçim sistem seçimidir!
12 Haziran’da yapılacak seçimler bir iktidar değişikliğini işaret etmiyor. Ama, sistem değişikliğine yol açacağına dair işaretler çok güçlü bir şekilde kendini göstermiş bulunuyor.
Bunu, Başbakanın tasavvurlarına ve satır aralarına düşen niyetlerine bakarak anlıyoruz. Hani, arada bir “niyet okuyucuları” diye sitemde bulunuyor ya, aslında niyetini kendi ortaya koyuyor da okuyanlara kızıyor. Sonradan kıvırtabilmek için iyi bir taktik. Sıkışınca ya da hedefi tutturamayınca “öyle bir tasavvurumuz yok” deyip işin içinden çıkacak.
Fakat bu defaki tasavvuru çok açık. “Bu benim son seçimim” derken bir sonraki atlama hamlesinin zeminini döşüyor. Evet, 12 Haziran seçimi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın milletvekili olarak girdiği son seçimdir. Bundan sonraki seçimlere kendisini Başkan olarak hazırlıyor. Bunu da açıkça ifade ediyor. Seçimden sonra yapılacak Anayasa değişikliğinin omurgası Başkanlık Sistemi üzerine kurulacak.
Erdoğan’ın açıklamaları, görev süresinin 7 yıl olacağını varsayan Gül cephesinde huzursuzluk ve direnç yaratsa da, Anayasa değişikliği ile bu eşiği aşmak haliyle kolay. Sistem, Cumhurbaşkanlığından Başkanlık sistemine dönüşeceğine göre Gül’ün görev süresi otomatikman sona erecek ve Erdoğan hayalini kurduğu Başkanlığa kavuşmuş olacak.
Peki, nasıl bir Başkanlık sistemi düşlüyor Erdoğan?
Bu sorunun cevabı yok ama, belirtileri meydanda. Erdoğan’ın ABD’deki gibi kuvvetler ayırımına dayalı eleştirel, özgürlükçü ve denetleyici bir Başkanlık sistemi yerine kendi dominasına uygun bir Başkanlık sistemini dizayn edeceğinden şüphe yok! Bu günkü baskıcı yönetemini Başkanlık sistemi üzerinden daha etkili ve sorunsuz bir şekilde sürdüreceğini ve en az iki dönem bu görevde kalacağını hesaplıyor.
Evdeki hesap çarşıya uyar mı?
İşte Erdoğan’ın sorunu burada başlıyor. Öngördüğü Anayasa değişikliğinde Türk milletinin çoğunluğunu rahatsız edecek maddelerin olacağı açık. Bu Anayasa ile öncelikle Cumhuriyetin değişmezleri üzerine oynanacak. Ismarlama anayasa taslakları ile bunun işaretleri çoktan verildi. Devletin dili, bayrağı, başkenti ve laik karakteri üzerinde oynamalar yapılacak. Kürt kartı ağırlıklı unsur olarak masada yerini koruyor zaten. Türkiye eyalet sistemine götürülecek, zayıf bir idari vesayet altında oluşturulacak eyaletlerde herkes kendi helvasını pişirecek. Ada içinde adacıklar oluşturulacak.
Türkiye’nin kurucu unsurunun Türklerden ibaret olmadığı vurgulanacak. Bu unsurun içine Kürtler de eklenecek.
Türkiye Cumhuriyeti iki dilli bir yapıya dönüşecek.
Teröristbaşına önce ev hapsi, sonra özgürlük kapıları açılacak. Belki de yakın bir zamanda siyasi bir figür olarak ortaya çıkacak. Bunu arzulayanlar ve bekleyenler var.
Bu iş tutar mı dersiniz?
İşte sorunun bam teli burada! Bendeniz, “tutmaz” diyenlerdenim.
Çünkü bu ülkenin Cumhuriyete bağlı unsurları böyle bir oluşuma izin vermeyecektir.
Yeni Anayasa diye ortaya koyacakları metin ülkede kıyametler kopartacaktır!
İyimser halkımız, başına düşen bu taşla uyanacak ve gerçekleri görmeye başlayacaktır!
Gardını da ona göre alacaktır!
Diyelim ki Başkanlık sistemi kabul edildi. Zira, edilebilir.
Türkiye’ye bu sistemin getirilmesinin faydalı olacağını düşünenler az değil.
Vaktiyle bu sistemi Özal da, Demirel de savundular.
Bu bakımdan, olabilirliği güçlü bir ihtimal. (Tayyip beyin istediği gibi değil elbette.)
Bu durumda iki turlu Başkanlık sisteminin galibi kim olabilir sizce?
Erdoğan’ın işinin zor olduğunu hemen söyleyelim:
Niyetlerin bütün çıplaklığı ile açığa çıktığı bir ortamda karşısındaki oy bloku en az yüzde 60 olacaktır ki, bu Tayyip beyin değil, Cumhuriyete sadakatle bağlı başka bir adayın yolunu açar.
Ha, şunu da unutmayalım:
Başkanlık sisteminin aynı cepheden ikinci bir adayı daha vardır; o da halen Çankaya Köşkü’nde oturan Gül’dür.
Birinci turda oylar bölünecek,
İkinci turda beklenmedik bir aday Başkan olacak!
Umarız, ülkenin hayırına birileri çıkar da, milletçe bir kâbustan kurtulmuş oluruz!
MEHMET NECATİ GÜNGÖR
FBKG