Kutlu yolda düşen adam(!) Mansur YAVAŞ…
“Düşmenden durmak için dürüst olmak lazım, ülküdaşlarının gayreti, üç hilalin gölgesinde kırk yıllık emeğin meyvelerini “Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı” olarak toplamayı, ardından ülkücülerin hedef ve heyecanlarını korumayı vicdan vazifesi bilememek düşkünlüktür, düşmektir.”
Kutlu Yolda Düşen Adam(!) Mansur YAVAŞ…
Siyasi hayatımızda örneklerini defalarca gördüğümüz hallerdir, düşmeden durabilmek. Düşmeden durabilmek, sabır ister, akıl ister, erdem ister. Düşmeden durabilmek inanç ister. Kendisi ile barışık olanlar düşmeden durabilenlerdir. Düşmeden durabilenler, asla nankör olmazlar, başkalarına yaptıklarını unutan, kendisine yapılanı asla unutmayanlar, işte düşmeden durabilenler böyleleridir.
Düşmeden durabilenlerin ülküleri vardır. İnanç haneleri ülkücülük ısrarının tükenmez enerjisi ile sürekli kendisini yeniler. Hedefleri uzun, dostlukları baki insanlar düşmeden durabilir, usanmadan, yorulmadan yürüyebilirler. En zor zamanlarda, yalpaladıklarında, çaresizliklerinde düşmemek için tutunduğu dostları vardır. Dost insanı her zaman düşmekten kurtarır.
Ülkücü harekette de düşmeden duranların sayısı hayli fazladır. Kırk yılı aşkın mücadelede, kalleşçe vurulmuş, canını vermiş fakat düşmemiş ay yüzlü insanlarımız vardır. Şafak vaktinde asılmış, kefenlenmiş yinede düşmemiş insanlarımız vardır. Onlar vuruldukça yükselmiş, asıldıkça yücelmiş insanlar, asla düşmediler. Ülkücü hareket düşmeden durabilenlerin, düşmeyenlerin, düşürülmeyenlerin hareketidir.
Düşmeden durabilmek, satmamak demektir. Yarenlerini, dostlarını, ülküdaşlarını satanlar, makam ve mevki sahibi olsalar bile düşmüş insanlardır. Gönüllerden düşmüş, tarihe kahraman olarak değil, sığıntı olarak geçecek insanlardır. ‘’yezidin halifeliği büyüklük değil düşkünlüktü, Hüseyin ise düşmedi çünkü büyüktü” tarih büyüklerle küçükleri aynı sayfada yazsa da, aynı unvanı vermez, küçükler düşer, büyükler ise düşmeden dururlar…
Düşmeden durmak yüksek karakterli ruh ister. Kahramanlar hiçbir zaman düşenlerden çıkmamıştır. Ulubatlı Hasan’ın surlarda oklanması onu tarihin en yüksek raflarına taşırken, onu oklayanların isimleri Bizans tarihinde bile yoktur. Kahramanlar düşmezler, Düşmeden durabilirler.
Düşmeden duranlar, yüzlerce, binlerce ülküdaşının omuz omuza verdiği mücadeleye tek başına sahiplenmez, kader birliğine rıza gösterirler. Ülkünün, ülkücünün ve ülkücülüğün sandık başarısını babasının malı görmez, onu hoyratça harcamazlar, düşmeden duranlar onurludurlar.
Düşmenden durmak için dürüst olmak lazım, ülküdaşlarının gayreti, üç hilalin gölgesinde kırk yıllık emeğin meyvelerini “Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı” olarak toplamayı, ardından ülkücülerin hedef ve heyecanlarını korumayı vicdan vazifesi bilememek düşkünlüktür, düşmektir.
Yalancılar hep düşerler, Genel Başkanı ile her zaman ve her fırsatta görüşebilme imkanı olmasına rağmen bu imkan hiç yokmuş gibi anlatan, ülkücü mahremiyete saygısızlığı tercih eden yalan bir mektupla hele seçim öncesi, hassas bir dönemde ülküdaşlarına ayıp eden insanlar düşmeden duramayan insanlardır.
Din ve millet bekasının tarihe altın harflerle yazdığı ülkücü hareket, düşenlerle düşmeden duranların arasındaki yarışa defalarca şahit olmuştur. Bir alkış için bin ülküdaşını sırtını dönenler, İbrahim’in putları yıkması gibi yıkılmıştır. Süslü alkışlara kananlar, hilal bıyıklı nur yüzlü ülküdaşlarını, badem bıyıklı, hilye yüzlü insanlara değişenlerde yıkılacaktır. Bu tip insanlar asla düşmeden duramazlar… Yıkılacaklardır.
Düşmeden durabilmek erdem gerektirir, bilgi gerektirir, vefa gerektirir. Düşmeden durabilmek adam işidir. Daha önce birçok arkadaşımızın düştüğü gibi, Mansur Yavaş’ta düşmüştür. Bu uzun ülkü yoluna dayanamamış, nur yüzlü, hilal bıyıklı ülkücüler yerine, badem bıyıklı, hilye yüzlü insanları tercih etmiş, düşmeden durmayı becerememiştir. Yıkılmıştır…
İrfan Topçu / Manşet Haber