Ya Antiemperyalizmcilik oynamak ya da Ulusalcı olmak!
Emperyalist saldırının adını koydular: Meşruiyet sınırları içinde halklara özgürlük getirecekler!
Tezkere kabul edildi, öyle eminlerdi ki kendilerinden, gemiler yola çıkmıştı bile. Biz şimdi Libya’ya şiddetin durması ve sivil can kayıplarının önüne geçilmesi için gidiyoruz. Çünkü; sadece deniz gücü unsurlarıyla sınırlanmıyoruz. Askeri gücün yanında insani yardımlarla da bölgede olacağız.
İnsani yardımlar?
Bir yandan vurulmalarına destek olunacak, öte yandan tedavi edilecekler ve yiyecek-giyecek yardımı mı yapılacak? Anlaşılır gibi değil!..
İşin gerçeği, anlaşılır, açık ve de seçik olan, şeyhin kerameti kendinden menkul bu güçler, dünyanın bu jandarmaları 20. yüzyılın bağımsızlık mücadelelerinin, özgürlük savaşlarının rövanşını almak için yola çıkmışlardır yıllar öncesinden. İnandıramazlar hiçbir şekilde özgürlük ve barış yanlısı olduklarına. Çünkü öylesine iştahlıdırlar, kanlı ellerini bulaştırmadıkları, dokunup da kirletmedikleri hiçbir kıyı, köşe bırakmamaya yemin etmişlerdir sanki. Kan ve gözyaşı, ceset parçaları, tecavüz, namussuzluk, şerefsizlik, sayın sayabildiğiniz kadar utanç kavramlarını, hepsi ama hepsi karşılığıdır kazanacakları ganimetlerin.
Kurtuluş Savaşı öncesinde de vardı bunlar, topraklarımızdaydılar İngiliz’i, Fransız’ı, İtalyan’ı, Yunan’ı. Parçalamışlardı ülkeyi aciz yönetimden aldıkları icazetle.
Ancak Mustafa Kemal milleti arkasına almıştı bir kere, millet ona inanmış ve güvenmişti. İşte bu millet, o Kurtuluş Savaşı öncesinde en âlâsını gördüğümüz emperyalizmi ezip geçmişti.
Ama gelin görün ki, bugün, emperyalizme karşı savaşmış olan biz, emperyalistlerle yan yanayız ne yazık ki, iktidarı ve muhalefetiyle. Meşru imiş. Atın bombaları sivillerin üzerine. Yakın binaları, yıkın, ezip geçin her yeri öyleyse. Neyin meşruiyeti bu? Sen saldırıyorsun, savunma yapmıyorsun ki. Sen giriyorsun başkasının topraklarına. Bu mu “Dünyada Barış”? Yarın sıra bizim topraklarımızın işgaline geldiğinde bahanemiz ne olacak bu meşruluk(!) karşısında, nerede kalacak “Yurtta Barış”?
Irak’a geldi değil mi özgürlük, Afganistan’da özgür! Tunus, Mısır da öyle. Orta Doğu, Kuzey Afrika özgürlükten zil çalıp oynamakta. Şimdi de Libyalı çocukların gözleri korkudan büyümüş, bombalarla gelen emperyalizmi tanımakta…
Şekilci demokrasilerle ayakta uyutulmaya çalışılırken halklar, emperyalizm yapıyor yapacağını kapitalizmin ayak oyunlarıyla birlikte.
Onun için siz antiemperyalizmcilik oynamaya devam edin. Daha kolay on yılda on beş milyon genç yaratmaktan, ana yurdu demir ağlarla örmekten daha kolay, imtiyazsız ve sınıfsız kitle olma çabasından daha kolay.
O hiç kimsenin konuşurken mangalda kül bırakmadığı içi boş “özgürlükçü” söylemler boyunduruk takmayı kolaylaştırmaktan başka bir şeye hizmet etmiyor. Çünkü gerçek özgürlüğün antiemperyalist olmaktan ve ulusalcılıktan geçtiği herkesçe biliniyor. O yüzdendir ki, ne iktidarı tarafından ne de ana muhalefet başta olmak üzere muhalefet partileri tarafından yapılan açıklamalar inandırıcılıktan uzaktır.
Özellikle muhalefet, özellikle “altı okumuz”, “altı yol haritamız”ı parti amblemi olarak kullanan Ana Muhalefet Partisi hiç aklına getirmiş midir acaba, tabanı ne düşünür, üyeleri, gönül verenlerinin gidişata onayı var mıdır? Hiç olmazsa parti içi bir anketle tabanın nabzını tutalım, kalp atışlarını sayalım demişler midir? NATO’ya, AB’ye, ABD’ye karşılar mıdır, değiller midir, yönetimden bekledikleri nedir, ulusun ve milletin bam teline basıldığı noktada güçbirliği isterler mi, bu konuda ne düşünürler, tam bağımsızlık konusunda bir fikirleri ve beklentileri var mıdır? İşte bu yapılmalı aksine, bu ve buna eş değer birçok düşünce süzgeçten geçirilmeli, daha ince elenip daha sık dokunmalı şu hassas dönemde.
Kendisini ulusalcı, Atatürkçü, tam bağımsızlıktan yana, antiemperyalist olarak tanımlayan hiç kimsenin bireysel tavır koymak gibi bir hakkı, bir lüksü yoktur artık taşlar yerine oturana kadar, emperyalizm kovulana kadar, küresel sermaye ve iş birlikçileri hadlerini bilene kadar!..
Siyasi, ekonomik, kültürel her türlü baskıya direnmek olduğu için şüpheli listesindedir ve tehlikeli ilan edilmiştir ulusalcılık emperyalizm tarafından. Ya bu tehlikeli(!) oyunu milletçe oynayacağız ve kazanacağız ya da söylenenlere inanıyormuş gibi yapıp onlar bizi sobeleyene kadar tek gözümüz kapalı, tek kulağımız sağır ve dilimiz lal bekleyeceğiz. Sonrası mı, sizlere ömür olur!..
Çünkü bağımsızlık türküleri, bağımsızlık marşları öyle kolay yakılmamıştır, kolay da söylenmemeli. İnsanın burnunun direği sızlamalı önce, sonra boğazı yumrulanmalı ve boğuk boğuk, gururla başlamalı söylemeye…
Çanakkale içinde vurdular beni
Çıktık açık alınla on yılda her şavaştan;
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan.
Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan;
Demir ağlarla ördük Ana yurdu dört baştan.
Bir hızla kötülüğü geriliği boğarız,
Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız.
Türk’üz bütün başlardan üstün olan başlarız;
Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız.
Çizerek kanımızla öz yurdun haritasını,
Dindirdik memleketin yıllar süren yasını.
Bütünledik her yönden istiklâl kavgasını.
Bütün dünya öğrendi, Türklüğü saymasını.
Örnektir milletlere açtığımız yeni iz;
İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kütleyiz;
Uyduk görüşte bilgiye, gidişte ülkeye biz;
Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeyiz.
Türk’üz Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi,
Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri.
Canan Arslan
FBKG