CHP’den YCHP’ye
Vahşi Batı ve Haçlı irticanın Türkiye’de bir iç çatışma başlatmak ve bu yolla ülkemizi bölüp parçalamak emeli bulunmaktadır. Bu emelini gerçekleştirmek için PKK terör örgütünü kurdu ve Türkiye’ye saldırttı. Ancak PKK’nın 25 yılı aşkın süredir etnik farklılıkları kaşıyarak sürdürdüğü saldırılar Türkiye’de bir iç çatışma başlatamaya yetmeyince bu kez Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) kurulmasını sağladı, AKP’yi 2002 yılında iktidar, lideri, Amerikan projesi BOP Eşbaşkanı R.T. Erdoğan’ı da başbakanlık koltuğuna oturttu, ona da Türkiye’de inanç ve mezhep farklılıklarını kaşıma görevi verdi. Bu iki farklı alandaki çabalara karşın Baykal yönetimindeki CHP’nin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) iç çatışmayı önleme konusundaki direnci ve kararlı duruşu Vahşi Batı’nın ve Haçlı irticanın beklentilerini boşa çıkarmıştı. Bunu bilen Vahşi Batı ve Haçlı irtica, bu iki örgütü kontrolü altına almadan amacına ulaşamayacağını görünce TSK’ya, Baykal’a ve CHP’ye karşı operasyonlara başladı. Baykay’a ait olduğu iddia edilen o bildik kaset bu operasyonun en önemli ayağıydı ve Baykal istifa etmek zorunda bırakıldı, Kemal Kılıçdaroğlu, 33. olağan kurultayda CHP’nin liderliğine getirildi. Kılıçdaroğlu CHP liderlik koltuğuna gökten zembille inmedi
CHP’nin olağan kurultayı 22-23 Mayıs günlerinde yapılmıştı. Bu kurultayda Genel Başkanlık’a Kemal Kılıçdaroğlu getirilmiş, Parti Meclisi (PM) seçimi yapılmış, PM’ye seçilenler arasından Kılıçdaroğlu da Merkez Yönetim Kurulu üyelerini, partinin genel sekreterini, genel başkan yandımcılarını ve öteki görevlileri atamış, CHP’nin adını da resmen olmasa bile “Yeni Cumhuriyet Halk Partisi –YCHP” olarak belirlemişti. YCHP’nin 15. olağanüstü kurultayı da 33. olağan kurultayın üstünden daha yedi ay bile geçmeden PM’nin yeniden belirlenmesi için 18 Aralık 2010 günü yapıldı. Peki, ne oldu da 18 Aralık kurultayına gerek duyuldu? Bu değişimle Vahşi Batı ve Haçlı irticanın CHP’deki etkinliğini, bu partiyi Atatürkçü ve ulusalcı çizgiden uzaklaştırıp uzaklaştıramadığını test etmesi gerekiyordu. 33. olağan ve 15. olağanüstü kurultay, CHP’de Fethullah Gülen’in ve Öcalan’ın ağırlıklarının test edilmesi açısından da önem taşıyordu, Kılıçdaroğlu yönetimindeki YCHP’nin Atatürk çizgisinden çıktığını, Vahşi Batı’nın ve Haçlı İrticanın istediği çizgiye geldiği 24 Mart Tezkeresi’ne verdiği destekle net bir biçimde ortaya çıkmıştır.
Bunun en önemli kanıtı da Sezgin Tanrıkulu ve Muhammet Çakmak olayıdır. Başta Amerika olmak üzere Haçlı İrtica, Diyarbakır eski Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu ile ilahiyatçı Muharrem Çakmak’ı YCHP Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK) görmek istiyordu. Ancak bu kişiler 22-23 Mayıs kurultayından önce partiye üye olmadılar. 18 Aralık olağanüstü kurultayı, Vahşi Batı’nın ve Haçlı irticanın talebini karşılamak ve Sezgin Tanrıkulu ile Muhammet Çakmak’ın YCHP Parti Meclisi’ne (PM) sokulmasını sağlamak için yapılmıştır. Sadece bunun için mi? Elbette ki değil. 18 Aralık YCHP kurultayı, kamuoyunun dikkatinin Erdoğan’ın İsviçre bankalarındaki hesaplarından ve Wikileaks’da yer alan yolsuzluklarından uzaklaşmasını sağlama görevini de başarıyla yerine getirmiştir. Bakın artık Wikileaks yerine YCHP’nin 18. olağanüstü kurultayı konuşulmaktadır
Sezgin Tanrıkulu, Ergenekon davasına müdahil olarak katılmak istemiş, Ergenakon davası ile ilgili açıklamalarında AKP’nin desteklenmesi gerektiğini savunan, PKK’ya yakınlığı ile bilinen, Habur’dan giriş yapan PKK’lıların ve KCK davasında teröristlerin avukatlığını üstlenmiş bir kişidir. “Tarikatlara ve cemaatlere saygılıyım. Türban sorununu ancak biz çözeriz” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğindeki YCHP’nin PM’sinde yer alan İlahiyatçı Muhammet Çakmak ise, Atatürk’e “deccal” diyen Saidi Nursi’ye ve Fethullah Gülen’e övgüler yağdıran, cemaatlere ve tarikatlara özgürlükler tanınmasını savunan, Gürsel Tekin’e son derece yakın bir kişidir. YCHP PM üyesi Binnur Toprak, PKK’nın alt birimi olan Demokratik Toplum Kongresi adlı bölücü örgütün 19 Aralık günü Diyarbakır’da yaptığı toplantıya katılmış ve PKK taleplerini destekler nitelikte bir de konuşma yapmıştır. Mesut Değer, Öcalan’ın desteğinin alınması, türbana özgürlük tanınması gerektiğini söyleyen kişidir ve o da YCHP PM’de bulunuyor
YCHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, tıpkı AKP ve PKK gibi, TSK İçhizmet Kanunu’nun 35. maddesinin yürürlükten kaldırılmasını istemişti. TSK İçhizmet Kanunu’nun 35. maddesi TSK’ya, Türkiye’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ve Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi vermektedir. Kılıçdaroğlu, TSK’nın Cumhuriyeti koruma ve kollama görevinden rahatsızlık duymakta ve Cumhuriyeti savunmasız bırakmaktan yana bir duruş sergilemektedir. YCHP’nin görünüşte 2, perde arkasında ise 1 numarası olan Gürsel Tekin de, Genelkurmay’ın Kürtçeye özgürlük tanınması suretiyle ülkenin bölünmek istendiğine vurgu yapan 17 Aralık tarihli açıklamasına AKP ve PKK paralelinde gösterdiği tepkiyle bunun TSK’yı ilgilendirmeyeceğini belirtmişti.
CHP Gençlik Kolları Başkanı Umut Tunç, 30 Ekim günü YCHP Genel Merkezi’nde çeşitli gazete kesiklerinden ve fotograflardan oluşan belgelerle “AKP Eziyetleri” adlı bir sergi açmıştı. Bu sergiye AKP ve Fethullahçı medya tepki göstermiş, serginin derhal kaldırılmasını istemişlerdi. 1 Kasım günü sergiyi gören Kemal Kılıçdaroğlu, bu sergiyi beğenmediğini açıklamış ve sergiyi hazırlayan Umut Tunç’u eleştirmişti. Sergi aynı gün kaldırıldı, YCHP’de örgütlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Tayyip Erdoğan’a övgüler yağdıran Gürsel Tekin, 29 Kasım günü Umut Tunç’u görevden aldı ve YCHP’den uzaklaştırdı. Bu gelişme bize, YCHP’de artık ulusalcılara, yurtseverlere, Atatürkçülere, anti-emperyalistlere yer olmadığını göstermektedir. YCHP artık Atatürk’ün kurduğu CHP değildir
SEFER ÇETİNKAYA