Çanakkale’yi Light Siyasal İslamcılar, Soroscu NGO’larda geçemeyecek!
BUGÜN ÇANAKKALE,TÜRK MİLLETİNİN İÇİNDE Kİ ÇIKARCI ÇETELERE,SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA,ILIMLI İSLAMCILARA KARŞI VERİLECEK YENİ BİR DESTANIN ADI OLACAKTIR!
ÇANAKKALELER GEÇİLMEZ!
ZAFERİN 96. YILI KUTLU OLSUN!
Bağımsız Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasının temel taşı bugün Çanakkale’de atıldı
Bugün 18 Mart 2011, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 96’ncı yıldönümü. 19 Şubat 1915’te başlayan ve 18 Mart 1915’te Mehmetçiğin toplarıyla, Nusrat’ın denize döşediği mayınlarıyla işgal kuvvetlerinin kendilerince o yenilmez armadasını Çanakkale Boğazı’nın derinliklerine gömdüğü tarihtir 18 Mart 1915…
’Tek Adam’ adlı yapıtının girişinde Şevket Süreyya Aydemir Atatürk’ü şöyle tarif eder; “Mustafa Kemal’in zuhuru Çanakkale Muharebeleri ile başlar. ’Tek Adam’ kendi hammaddesini kendinde, asıl, Çanakkale Muharebelerinde buldu. Bu hammadde; irade, karar gücü, dayanma gücü, kararlarında isabet, nefsine inanmak ve gerektiği anda sorumluluktan kaçmamak vasıflarıdır. O bunları orada denedi ve yoğurdu.”
Denizden giriştikleri saldırılarda geri püskürtülen düşman, daha sonra kara saldırısına geçti. Bu saldırılarında karşısında Anafartalar Kahramanı Yarbay Mustafa Kemal’i buldu. Deniz savaşlarında uğradığı bozgunun ertesinde, karada da ardında binlerce ölü bırakarak
Çanakkale’yi terk etti.
Bu yazı dizimizde çeşitli kaynaklardan derlediğimiz 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ile ilgili bilgilerin ışığında; savaşın öncesi, savaşın başlaması ve dakika dakika 18 Mart deniz muharebesini aktaracağız…
Bu arada tarihin akışını değiştiren Nusrat mayın gemisinin öyküsü ile İngilizlerin Agamemnon zırhlısıyla ilgili ilginç bilgiler de vereceğiz… Ancak ana konuya geçmeden bazı tarihi anekdotları hatırlamamızda fayda var diye düşünüyoruz…
3000 yıl önce Troya’da (Akhalıların komutanı Agamemnon Troya’ya saldırmış ve türlü hilelerle Akhilleus’un, Troyalıların yiğit savaşçısı Hektor’u öldürmesini sağlamış ve şehri ele geçirmişti.) karşımıza çıkan Agememnon, bu defa 1915’te Çanakkale’de toplarını kuşanmış olarak karşımıza çıkıyor, fakat Türk topçusunun kesif ateşi sonucu aldığı 7 yara ile savaş dışı kalıyordu. Ancak bu yenilgiyi hazmedemeyen İngilizler bunun intikamını almak için fazla beklememişler, 30 Ekim 1918’de Mondros teslimiyet antlaşmasını; Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda demirli Agamemnon zırhlısında Osmanlı Devleti adına Bahriye Nazırı Rauf Bey’e(Orbay)imzalatmışlardı.
“Denizlere hakim olan dünyaya hakim olur” düşüncesiyle hareket eden İngilizler, boğazları ele geçirmek için donanmanın yeterli olacağına inanıyorlardı. Bahriye Nazırı Churchill’in planları Akdeniz filosu komutanı Amiral Carden tarafından da desteklenince, Lord Fisher’ın şüpheli gördüğü bu harekatın donanma ile yapılmasına karar verildi. Tarihinde hiçbir yenilgi almamış olan İngiliz donanmasının silah, teknoloji ve başarı açısından kendine güveni tamdı. Dünyanın yenilmez donanması, Fransa’nın da desteği ile dünyanın en büyük armadasını oluşturuyordu. Bu donanmaya karşı gelebilecek hiçbir güç düşünülemezdi. Hele ki yıpranmış, teknoloji açısından zayıf ve parçalanmak üzere olan Osmanlı, bu armada ile asla baş edemezdi.
Birinci Dünya Savaşı’nda çarpışmaların ve kahramanlıkların en üst düzeyde gösterildiği Çanakkale Cephesi Savaşları Türk ve Dünya tarihleri arasında önemi inkar edilemeyecek bir yere sahiptir. Kuşkusuz tarihte hiçbir cephe Çanakkale Cephesi gibi dünya tarihinin akışını değiştirmemiştir. Bağımsız Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasının temel taşlarından birini teşkil eden, ayrıca Emperyalizme karşı verilen bu üstün direnişin tarihi Türk milletinin cesareti sayesinde zaferle sonuçlanmıştır.
9 Ocak 1916’da Çanakkale’de şehid olan Gümüşhaneli Üsteğmen Zahid’in eşine hitaben yazdığı ve şehid düşeceğini hisseden üsteğmenin mektubu bir vasiyet niteliğindedir:
Üsteğmen Zahid’in Vasiyeti :
“Bu günlerde her zamankinden daha önemli muharebelere gireceğiz.Bilirsin , her muharebeye giren ölmez. Fakat eğer ben ölürsem sakın gam yeme… Beni ve seni yaratan Allah bizi nasıl dünyada birbirimize nasip etti ise , benden şehitlik rütbesini esirgemediği taktirde , elbette , ruhlarımızı da birbirine kavuşturur.Vatan yolunda şehit olursam bana ne mutlu.Ancak , sana bir vasiyetim var :
Birincisi benim için kat’iyyen ağlama…
İkincisi, eşyamın listesi ilişikte.Bunları sat , ele geçecek paradan “mihr-i muaccel ” ve “mihr-i müeccel ” ini al , üst tarafı ile bana bir mevlüt okut.Eğer bunlar sana borcumu ödemezse hakkını helal et ve ilk gece aramızda geçen sözü unutma…”
Ayrıca mektubun içinden kırmızı kordelaya bağlı bir de saç demeti çıkar.Saçın tazeliği bunun mini mini bir yavrunun başından kesilmiş olduğunu göstermektedir.
İşte o zaman herkes Zahid’in evli olduğunu ve Nadide isminde de bir yavrusunun varlığını öğrenir.Çünkü Zahid Üsteğmen cepheye gelirken arkasında evlad ü iyal düşüncesini de bırakmıştır.Ve savaş boyunca ne izin isteyerek evine gitmeyi düşünmüş ne de o konuda iki çift laf etmiştir.
Zahid , 9 Ocak 1916’da şehit olur.
Gümüşhane’nin Şiran ilçesinden Üsteğmen Zahid , Aziziye ilçesinin Kılıç Mehmet Bey köyünden Ahmet Efendi’nin kızı , eşi Hanife Hanım’a yazdığı ve vasiyetini bildirdiği mektubunu şu cümle ile bitirir :
“Bu vasiyetimi aldığınız zaman yüksek sesle ağlamanıza razı değilim.”