Bu bir “Yusuflama” yazısıdır..
Şimdiye kadar AKP iktidarı ve yandaş medya konusunda eleştirel yazılara imza atan Eğin’in, özellikle Odatv operasyonundan sonra nasıl bir “çarketme” eğilimine girdiğini yansıtan bu yazıda Tayyip Erdoğan “Türkiye tarihinin en önemli figürlerinden birisi” olarak nitelendi ve “kişisel başarılarına” dikkat çekildi.
Şu paragraf, Mehmet Metiner veya Mümtazer Türköne’nin değil…Aşağıdaki satırlar Akşam gazetesi yazarı Oray Eğin’e ait:
Akşam gazetesi yazarı Oray Eğin, bugün köşesinde ilginç bir yazıya imza attı:
“Bu bir Erdoğan güzellemesi değildir”…
Şimdiye kadar AKP iktidarı ve yandaş medya konusunda eleştirel yazılara imza atan Eğin’in, özellikle Odatv operasyonundan sonra nasıl bir “çarketme” eğilimine girdiğini yansıtan bu yazıda Tayyip Erdoğan “Türkiye tarihinin en önemli figürlerinden birisi” olarak nitelendi ve “kişisel başarılarına” dikkat çekildi.
Şu paragraf, Mehmet Metiner veya Mümtazer Türköne’nin değil…Aşağıdaki satırlar Akşam gazetesi yazarı Oray Eğin’e ait:
“Başbakan Erdoğan şimdi üçüncü kez ve rekor oyla yine iktidara gelmeye hazırlanıyor. Bu sefer sadece bir hükümet kurmak için, sistemi baştan aşağı değiştirmek için gelecek hem de. Bunu yapabilecek güce erişmek sadece dış dinamiklerle mümkün değil. Sonuçta Özal da dahil olmak üzere pek çok kişi böylesi bir mutlak güce yeltendi ama bir yere varmadı. Erdoğan ise dış desteğin yanı sıra çok kuvvetli bir iç destek de kazandı belli ki. İnsanları ikna etti, kendisini sevdirdi. Türkiye’nin yüzde 58’i ona güven duyuyor, inanıyor. “
Okumaya devam edin:
“İdeal lider tanımına uyacak pek çok özelliği var: Çok iyi konuşuyor, uzun boylu, fit ve enerjik, zeki ve esprili. Kitleleri en kolay manipüle edecek iki silaha sahip: Milliyetçilik ve din. Bunları hiç çekinmeden kullanıyor, her fırsatta vurguluyor. Çalışkan, disiplinli. Özetle, muhalefette olmayan her şey onda fazlasıyla mevcut. Onu seçmenlere sevdiren, Amerika komplolarını bilmeyen ve düşünmeyen halk kitlelerinin oy vermesini sağlayan bu kişisel özellikleri de dış destekle, uluslararası bir planla verilmedi ya… Erdoğan, çıkış amacı ne olursa olsun artık o amaçtan sıyrılarak, bambaşka bir yol çizerek başarıya ulaşmış ve kalıcı olmuştur. Dahası, onun liderliği için bir Amerikan planına da gerek yoktu. İstanbul Belediye Başkanı olduğunda zaten kendi efsanesini üretmeye başlamıştı….
Başbakan Erdoğan’ı Amerika falan getirmedi. Başbakan Erdoğan, bugünlere kendi başarısıyla geldi. “
Oray Eğin, yazısının “yalakalık” olarak algılanmaması için “Bu bir Erdoğan güzellemesi değildir” başlığını koyarak kendince ön almış…
Doğru, bu bir Erdoğan güzellemesi değildir. Güzelleme netice itibarıyla bir edebi türdür ve kime yazılmış olursa olsun edebi değeri varsa takdir edilebilir..
Bu bir “güzelleme” değil Oray Eğin…
İsmini biz koyalım:
Bu bir “yusuflama”..
Ama geç kalmış bir yusuflama…
“Ola ki rüzgâr döner de AKP sonrası dönemin basındaki köşe başına ben otururum” hesabının bozulması. Bu bir telaşlanma, Yiğit Bulut kadar strateji bilmeyişin resmi…
Dünya nimetlerinden vazgeçmeden muhalif gazeteci olunabileceği yanılgısının iflas etmesi…
Hayattaki bütün görevlerin ve inançların birer “rolden” ve “doğru ata oynamaktan” ibaret olduğunu zanneden sefil düşüncenin çökmesi…
Ve de New York’un ‘extrem’ barlarında, Teşvikiye’nin lüks mekanlarında “ulusalcı” olunamayacağının anlaşılması…
Oray Eğin yazısında sadece Erdoğan’a övgüler düzerek paçayı kurtarabileceğini sanmıyor. Arkadaşı Soner Yalçın’ı da “inceden” satarak, kendince “kurtuluşuna” yol aralamaya çalışıyor. “Ben bir teknoloji çocuğuyum” ara bölümünden sonra sözü Soner Yalçın’a getiriyor ve güya Taraf gazetesinin yayınlarını eleştirerek Soner Yalçın’ın sorgu tutanağının sayfalar halinde basılmasını eleştiriyor.
Yazıyı okuyan, Eğin’in bu eleştirisini medya etiği açısından yaptığı izlenimine kapılıyor ama onun derdi başka. Taraf gazetesini şu açıdan eleştiriyor:
“Dün, Taraf gazetesi savcının sorgu tutanağından yola Soner Yalçın’ın konuşmalarını yazmış. Neredeyse koca bir sayfayı bu habere ayırmışlar… ‘Yine yeni bir şey mi sızmış’ diye okudum haberi. Bir de ne göreyim ki hepsini birkaç hafta önce sıcağı sıcağına AKŞAM’da okumuştuk. İfadeleri önce bizim gazete ele geçirmiş, hemen hepsini özetleyip vermişti…”
AÇIK İSTİHBARAT