Suay Karaman yazdı: Kağıttan insanlar
Suay Karaman Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri
Yeni CHP’nin yeni genel başkan yardımcılarından Süheyl Batum’un: “Koca bir askeri yıktılar, meğer kâğıttan kaplanmış, biz bunu asker zannedermişiz, meğer ABD içini oymuş. O koca ağacı hop diye yıktılar.
Ancak CHP’yi yıkamadılar” söylemiyle ortalık karıştı. 22-23 Mayıs 2010 kongresi sırasında CHP’ye katılan anayasa profesörü Süheyl Batum’u tanımak gerek önce. Yakın zamana kadar Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi’ni birleştirerek, Demokrat Parti’ye genel başkan olacağı gündemdeydi. Ancak hayatın projelerinin cilvesi, CHP’ye parti meclisi üyesi, genel sekreter ve genel başkan yardımcısı oldu. Vatan Gazetesi’ne verdiği röportajda; “ben hayatımda hiçbir gün merkez sağcı olmadım” diyerek, siyasette ilkelerini de ortaya koymuştur.
Süheyl Batum, eski YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’in koordinatörlüğünde TÜSİAD’ın 1992 yılında hazırlattığı anayasa taslağını yazan ekipte yer almıştır. Söz konusu taslak, 2007 yılında AKP tarafından Ergun Özbudun’a hazırlatılan anayasa taslağına olan yakınlığı ile bilinmektedir. Süheyl Batum’un da içinde yer aldığı TÜSİAD’ın taslağında 1961 ve 1982 Anayasalarında yer alan değiştirilemeyecek maddelerin değişmesi ve Genelkurmay Başkanlığı’nın, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması önerilmiştir. “İdeolojilerden arınmış, liberal anayasa” olarak adlandırılan taslağın hazırlayıcılarından olan Batum, TÜSİAD’ın Görüşler dergisinde yazdığı yazılar ve TÜSİAD için hazırladığı AB raporları ile de dikkatleri üzerine toplamıştır
Süheyl Batum, 2000-2003 yılları arasında Bahçeşehir Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi Dekanlığı, 2003-2007 yılları arasında Rektörlük görevinde bulunmuştur. Bahçeşehir Üniversitesi’nin, ABD demokrasisini güçlendirmek, ABD’lilerin sosyal refah, güvenlik ve fırsatlarını kollamak, güçlendirmek ile güvenilir işbirlikçi uluslararası bir sistem yaratmak için kurulan Brookings Enstitüsü ile yakın ilişkisi vardır. ABD’nin memuru Kemal Derviş de, Brookings Enstitüsü’nün Küresel Ekonomi ve Kalkınma Bölümünden sorumlu Genel Başkan Yardımcısıdır. Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süheyl Batum ve George Washington Üniversitesi Rektörü arasında “Amerikan Araştırmaları Programı” adlı yapılanma için Haziran 2006 tarihinde bir işbirliği antlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmanın ardından Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki ‘Küresel Liderlik Forumu’na katılmak üzere Morton Abramowitz, Marc Grossman, Marc Paris ve Alan Makovsky gibi bilinen ABD’li isimler İstanbul’a gelmiştir. Bu ABD’li heyet İstanbul’da bir dizi toplantılara katılmış ve Brookings Enstitüsü Başkanlığı ile TÜSİAD arasında bir anlaşma imzalanmıştır.
Bahçeşehir Üniversitesi, Amerikan Araştırmalar Merkezi’nin Danışma Kurulu’nda Süheyl Batum da bulunmaktadır. Bu merkezin işbirliği yaptığı kuruluşlar ise, CIA’nin yan kuruluşu RAND Corporation (Research and Development – Araştırma ve Geliştirme Kuruluşu) ve Yeni Muhafazakarların (Neo-conservatives, kısa adı Neocon) kurduğu Demokrasi Savunma Vakfı’dır.
Süheyl Batum, 3-4 Aralık 2004 tarihleri arasında düzenlenen ve Fethullah Gülen’in organizasyonu olan “Abant Platformu” toplantılarının “Vesayet ve Demokrasi” başlığıyla gerçekleştirilen “Brüksel Abant Platformu” toplantısının katılımcıları arasında yer almıştır. Bu toplantıya Ali Bulaç, Mehmet Altan, Nilüfer Göle, Soli Özel, Doğu Ergil, Mehmet Sağlam, Zeyno Baran, Ali Müfit Gürtuna, Eser ve Işıl Karakaş, gibi kişiler de katılmıştı.
Kısaca özetlediğimiz yeni CHP’li Süheyl Batum’un “kağıttan kaplan” sözleri üzerine Zonguldak Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlatmaya karar verdi ve Genelkurmay Başkanlığı açıklama yapma gereğini duydu.
4 Temmuz 2003 tarihinde Irak’ın kuzeyindeki Süleymaniye kentinde Türk Askeri’nin başına çuval geçirilmişti. Bu olaya hükümet ve askeri yetkililer sessiz kalmıştı. Çuval geçirme olayı, ordunun kırılma noktası oldu ve bundan sonra ordu üzerinde oyunlar oynanmaya başlandı. Çuval olayından sonra sürekli Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üzerine gidildi, psikolojik operasyonlarla yıpratıldı ve kıpırdayamaz, hatta sesini çıkaramaz duruma getirildi. Toplumda en güvenilir kurumların başında gelen TSK’yi, bir düşman ordusu olarak görenler, TSK’ye olan güveni sarsmak için, yandaş basın ve emperyalist güçler tarafından bilinçli bir şekilde saldırılar planladı. Uzun süreden beri, Türk Ordusu üzerinde sürdürülen operasyonlar, artık yeni aşamalara taşındı. ‘Darbe’ iddiaları ve yargı süreçleri ile temelleri hazırlanan doğrudan müdahale arayışları, ordunun hareket kabiliyetini iyice sınırlamak üzere fiziki müdahaleler dönemine geçmiş bulunmaktadır.
“İrtica ile mücadele planı” adı verilen belgeyi Genelkurmay’ın hazırladığı iddialarıyla günlerce kamuoyu meşgul edilmiş, taraflı ve yandaş yayınlarla sürekli TSK’nin üzerine gidilmiştir. Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne bildirildiği halde, Muğla İl Jandarma Komutanlığı tarafından Ankara’ya gönderilen el bombası yüklü kamyon aranarak, TRT’de yapılan canlı yayınla TSK terör örgütü olarak nitelendirilmiştir.
Görevdeki alay komutanlarını tutuklayan, bir ordu komutanını ‘şüpheli’ sandalyesine oturtan ve Genelkurmay Başkanı’nı bile dinleyip, dinlediklerini servis etme aşamasına gelenler, TSK’ye karşı kin duymaktadırlar. Bu kin ve öfke o kadar ileri boyutlara ulaşmıştır ki, Ergenekon, Balyoz, Ayışığı, Kafes gibi hayali planlarla görevdeki ve emekli birçok subayı tutuklayarak cezaevine göndermişlerdir.
2009 yılındaki F tipi Abant Platformunda Bolu Valisi konuşma yaparak, askerler için şunları söylemiştir; “halkın iradesine karşı plan yapmaktan ne usanıyorlar ne de utanıyorlar”. Kendisine askerler tarafından suikast yapılacak denilen başbakan yardımcısı, sevinç içinde, ağlamaktan kuruyan gözleriyle gülücükler dağıtarak, olay hakkında görüşlerini açıklamıştır. Bu olay üzerine, emperyalist güçlerin desteğiyle uydurma ve sahte nedenlerle Genelkurmay Başkanlığı karargahına girilmiş ve kozmik odalarında günlerce süren aramalar yapılmıştır. Bir yılı aşkın süre geçmesine karşılık, henüz soruşturmayla ilgili bilgi elde edilememiştir.
Sahte olduğu kanıtlanan belgelerle, bilgisayar diskleriyle, subaylar tutuklanıp, generallerin terfilerini engellenmiş ve gelecekleri karartılmıştır. Birçok subayın telefonlarına “sehven” birtakım isimler yüklenmiş ve o isimler gerekçe gösterilerek insanlar hapise atılmıştır. Bu skandallar ortaya çıktığında ise, siyasi iktidar tarafından büyük bir pişkinlikle karşılanmıştır. Bazı subaylar karşılaştıkları haksızlıklara daha fazla dayanamayarak, kurtuluşu intiharda bulmuşlardır.
Askerimizin başına çuval geçirenlerin komutanı ABD’li General Ray Odierno, 2010 yılının başında ülkemize gelmiştir. Bu çuvalcı generalle yapılan toplantıya ordumuzdan bir orgeneral ile bir tümgeneral de katılmıştır. Ordumuzun iki generalinin bu toplantıya katılması düşündürücüdür. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı asimetrik psikolojik savaş uygulanıyor derken, bazı subaylarımız tutuklanırken, birçok subayımız intihar ederken ve birçok askerimiz terör sonucunda şehit düşerken, Atatürk’ün ordusunun böyle bir toplantıya katılmasını onaylamak mümkün değildir.
Başbakan yardımcısı Bülent Arınç; “Bu komutanlarla iyi ki savaşa girmemişiz. Bunlar askerlikten başka her şeyi yapmışlar” demişti. Hukukçu olan başbakan yardımcısının, Genelkurmay Başkanı hakkında basına verdiği demeç şöyledir: “Otur oturduğun yerde. Sen benim emrimde bir memursun, benim ne yapacağıma karışamazsın.” Zaman Gazetesi’nin profesör unvanlı yazarı 15 Temmuz 2010 tarihinde şunları yazmıştı: “Kağıttan kaplan gibi yere serebileceği orduyla, bu kadar çaresiz bir ordu ile ülke savunulur mu?” Daha da ileri giderek, TSK’yi kaldırıp, yeni bir ordu kurmak teklifinde bulunmuştu.
Bütün bu olanların hazırlayıcıları, TSK’ye en kötü sözleri söyleyenler, Süheyl Batum’un sözleri üzerine, sahte sözlerle TSK’yi korumaya başlamışlardır. Bütün bu olanlar karşısında sessiz kalan Genelkurmay Komuta kademesi, Süheyl Batum’un sözleri üzerine, seslerini çıkartmaya başlamıştır.
Zaman Gazetesi yazarının “kağıttan kaplan” benzetmesi, ne savcıların, ne siyasi iktidarın ve ne de Genelkurmay’ın ilgisini çekmemişti. Genelkurmay Başkanlığı o zaman açıklama yapmamıştı. Süheyl Batum’dan sonra sahte bir fırtına koparıldı, siyasi iktidar asker dostu oldu, karşı tarafı asker düşmanı ilan etti. Bunların hepsi inandırıcılığını yitirmiş kağıttan insanlar gibi, bu sözlere inanmamızı bekliyorlar.
Süheyl Batum’un sözlerinin sonundaki “Ancak CHP’yi yıkamadılar” cümlesi ise, emperyalist güçlerin asıl amaçlarından biridir. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi, Ulusal Kurtuluş Savaşımızdan, Kuvayı Milliye’den, Müdafaa-i Hukuk’dan, Halk Fırkası’ndan gelmiştir. CHP’nin özünde Kemalist ilke ve devrimler, tam bağımsızlık ve emperyalizm karşıtlığı vardır. Bu ilkeler olduğu sürece, CHP’yi hiçbir güç yıkamaz. Ancak bu ilkeler terk edilince ya da bu ilkelerden taviz verilince CHP de yıkılır. CHP, emperyalist güçlerin isteğine uygun olarak Kürtçü avukatlarla, Fettullah’ın gizli ve açık hayranlarıyla, liberallerle, numaracı cumhuriyetçilerle, emperyalizmin maşalarıyla, ilkesiz ve omurgasız insanlarla bir yere varamaz ve yıkılması da çok kolay olur.
CIA’nin yan kuruluşu RAND Corporation tarafından hazırlanan raporda; “CHP’nin ulusalcı duruştan kurtarılarak, Batıcıların toplanacağı bir parti haline gelmesi için ordudan uzak durması” dayatılıyordu. CHP iktidara gelecek diye, bunun gibi önerileri bilerek ya da bilmeyerek destekleyenler, aymazlık ve sapkınlığa düşmeden uyanmalıdırlar. Yoksa CHP için de bir gün “kağıttan kaplan” ifadesi kullanılır. Kemalist devrimleri özümsemiş ve ulusalcı duruşu olan CHP’nin onurlu yükselişi, tüm yurtseverlerin ortak dileğidir.
Bütün bu gelişmelerin sonucu gösteriyor ki, Türk Silahlı Kuvvetleri hareket gücü bitirilinceye kadar sindirilecektir. Bu suretle emperyalist güçlerin Türk ulusunu ve yurdunu parçalamaya yönelik yaptırımları kolaylaşacaktır. Tüm yurtseverlerin ülkemizin düşmanının Pentagon, ABD, AB, kısaca emperyalizm olduğunu çok iyi anladıkları ve ona göre tavır aldıkları zaman, bu karanlık yerini aydınlığa bırakacaktır..
İlk Kurşun Gazetesi