Türkiye Susmayacak!
Kuvvetler Burada, Ayrılıklar Nerede?
12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu’nda yargı reformu adı altında yapılması planlanan yargı ile ilgili değişiklikler çekince ve tartışma yaratmıştı. Nedeni de Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)’nun yapısının değiştirileceği, dolayısıyla kuvvetler ayrılığı ilkesinin yara almasıyla yargıda bağımsızlığın ortadan kalkacağı, sonuçta da ileri demokrasi! adı altında tamamen demokrasiye aykırı bir gidiş olacağı idi.
Şimdi bir yurttaş olarak bakıyorum, Cumhuriyet devletinin temel direklerinden biri olan yargı bağımsızlığını düşünüyorum, bildiklerimi süzgeçten geçiriyorum. Kuvvetler ayrılığı olarak bildiğimiz üç temel oluşumun birbirinden niçin bağımsız, yani yasama, yürütme ve yargının birbirinden niçin ayrı olması gerektiğini bu üç oluşumun işlevleriyle birlikte sorguluyorum.
Yasama organı, yani milletvekillerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), ülkenin ve yurttaşların ihtiyaç ve yararını gözeterek yasa çıkarır, kaldırır, yanı sıra yürütmenin uygulamalarını takip eder, denetler. Yürütme organı, yani Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu, çıkarılan bu yasalar çerçevesinde toplumsal yaşamın her türlü düzenlenmesinden sorumludur. Yargı ise çıkarılan bu yasaların uygunluğunu ve uygulanmasını insan hak ve özgürlüklerini esas alarak denetler. Birbirine bağlı, olmazsa olmaz ve birbirinden bağımsız üç organ. Yani, dirlik, düzen, demokrasi, kişi hak ve özgürlüklerinin teminatı için demokrasi ile yönetilen ülkelerin üç ana ayağı.
Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinden biri “Hukuk Devleti” ilkesi. Kuvvetler ayrılığı ile yargının bağımsızlığına dayanan bu ilke sayesinde yasama ve yürütme organları denetim altında tutulur. Yani yasama ve yürütme organlarının aldığı kararlar ve yaptığı uygulamaların kanunlara uygunluğu denetlenir yargı organları ile. Bundan dolayıdır zaten yargının bağımsız olması gerektiği. Demokrasi ile yönetilen toplumlarda bu ilkedir, olması gerekendir, değilse onun adı demokrasi değildir zaten. Demokrasilerde zümreler yoktur, halk vardır, herkes eşit hak ve özgürlüklere sahiptir, hiçbir şekilde kişi veya gruplara ayrıcalık tanınamaz, hiçbir kişi veya grup bir diğerinden üstün tutulamaz, bu güvenceyi kişi ve gruplara yasalar verir ve yasalar önünde her bir birey eşittir.
Üyelerini Cumhurbaşkanı ve TBMM’nin seçtiği Anayasa Mahkemesi bilindiği üzere, Anayasa’da yazılı olan hak ve özgürlükleri korumakla ve başvuru halinde TBMM tarafından çıkarılan yasaların Anayasa’ya uygun olup olmadığını denetlemekle yükümlüdür. Ayrıca Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, HSYK üyelerini, yüksek mahkemelerin başkan ve üyelerini, başsavcıları, Sayıştay üyelerini görevleri ile ilgili suçlardan dolayı “Yüce Divan” sıfatıyla yargılayan, siyasi partilerin siyasi partiler Kanunu’na uygun faaliyet gösterip göstermediğini denetleyen, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması veya üyeliklerinin düşürülmesi işlemlerini iptal etme yetkisi olan nihai kurumdur. HSYK’nın önemi ise bütün adli ve idari hakim ve savcıları atayan ve nakil işlemlerini gerçekleştiren kurul olmasıdır. Yüksek yargı organlarından ikisi ise Yargıtay ve yönetimin yargı yoluyla denetlenmesinde idare ve vergi mahkemelerinin yanı sıra etkin ve önemli görevleri ile hem bir yüksek idare mahkemesi hem de devletin en yüksek danışma ve inceleme kurulu olan Danıştaydır. Bu yargı organlarının üyelerini de HSYK ve Cumhurbaşkanı seçecek.
Referandum sonucu “Evet” yönünde çıkınca kanun maddelerindeki değişiklikler de yapılmaya başlandı doğal olarak. Bakıyorum, izleyebildiğim kadarıyla HSYK Başkanı Adalet Bakanı, yani hükümetin bir bakanı, yani taraf. Teftiş kurulu bakana bağlı, müsteşar doğal üye, hal böyle olunca doğal olarak diğer üyeler de taraf olanlar arasından seçiliyor. Anayasa Mahkemesi üyelerinin 14’ünü Cumhurbaşkanı, kalan 3 üyeyi TBMM seçiyor, başkanını da üyeler. Denetlenecekler, denetlemeyi yapacak olanları seçiyor. Denetlemeyi yapacak olanlar denetlenecekler tarafından belirleniyor, yani ayrılık kalmamış. Kuvvetler bir arada; Meclis yasaları çıkarıyor torba torba, yürütme uygulamaya koymaya hazırlanıyor, yargı yürütmeyi denetlemeye!
Nasıl olacak şimdi, kuvvetler birbirini nasıl ayıracak? Adalet meleğinin elindeki terazi nasıl dengede kalacak, kalamaz ki! Bu ne ince bir çizgi, ne keskin bir kılıç. Oysa siyasi erk yargının üzerinden elini çekmeli ki, yürütmenin icraatlarının kanunlara uygunluğunu, tarafsızlığını yargı denetleyebilsin. Aksi halde bunun adı demokrasi olmaz. Eğer gücün tamamı tek elde toplanırsa onun adı demokrasi değildir artık, başka bir şeydir o, faşizmdir, monarşidir, krallıktır vs. “Adalet mülkün temelidir.” Mülk nedir burada? Devlet! Devlet toplumsal yaşamı bireylerin hak ve özgürlükleri çerçevesinde düzenleyen, yurttaşlar arasında eşitlik ve hakkaniyet ölçülerini esas alarak tamamen yasalara uygun ve taraf gözetmeden, adam kayırmadan, rüşvet almadan karar alan ve uygulayan mercidir. Devlet olgusunun üç temel organı da kuvvetler ayrılığı ilkeleri olduğuna göre, bakıyorum kuvvetler burada da, ayrılıklar nerede?
Canan Arslan
FBKG