Halk Tv dramı… Oysa bizim yüzümüz apaydınlıktı! Elveda!..
CHP KANALINA NEDEN SAHİP ÇIKAMADI…DOĞAN GURUBU TEK TEK CHP YÖNETİMİNE GELİRKEN KANALA GEREKSİNİM DUYULMADI MI?… İNTERNETTE PAYLAŞIM REKORU KIRAN AŞAĞIDAKİ AÇIKLAMA ÜZERİNE HALK TV’Yİ ALMAK İSTEDİĞİ SÖYLENEN SONER YALÇIN’IN SİTESİ(YCHP’Yİ ELEŞTİREN YAZILARA YER VERMEYEN, AMA ÖNDER SAV VE BAYKAL’I ELEŞTİRMENİN SERBEST OLDUĞU ODATV); NEDEN SORUMLULUĞU BAYKAL’A YIKMAYA ÇALIŞAN BİR HABER YAPTI…
Çok şey yapmak isterken hiçbir şey yapamamak.
Halk TV çalışanlarının kaderi hep bu oldu.
*
Önce maaşlarımız kesildi.
Masamızdaki telefonlarımız ilk kurbanlarımız oldu.
Sonra suyumuz.
Konuklarımızdan utandığımız için lavabo kapısına “Arızalıdır” yazdık.
Halk TV Eylül 2010 tarihinden bu yana tam beş aydır çalışanların özverileriyle yayın yapmaya çalışıyordu.
*
Herkes bir şeyler yapmak için ne umutlarla gelmişti oysa.
Her şeyin başı iletişimdi. AKP`yi mezara gönderecektik. Televizyonun yoksa bir hiçtin.
Muhalefetin söyledikleri ancak onların istediği kadar halka ulaşıyordu.
Makyaj odası gittikçe tozlanıyor, montaj odaları sessizleşiyordu.
AKP gericiliğinin ve dış güçlerin abandığı aşağılık sistemin bıraktığı küçük aralıkta sesini duyurabilirdin ancak.
Bunu yıkmaya çalışıyorduk.
Birbirimizi tanımıyorduk oysa. Sunucu, yapımcı, kameraman…
Evde ekrana baktığımızda birbirimizi görüp tanıyorduk ancak.
Üç kuruş paraya, sigortasız, sözleşmesiz, güvencesiz ideallerimiz için aylarca yayın yaptık.
AKP maliyecilerinden korkarak tek bir ilan vermeyen kendi düşüncemizdeki iş adamlarına bile ikinci kez boyun eğmedik. Başımız dik kaldık.
*
Önce kumanda masasındakiler eksildi tek tek.Oraya kameramanlardan takviye yaptık.
Ana kumanda tek kişiye düştü. Ama “Mustafa zaten bir taneydi!”
Haber masalarına eğilmiş sessiz yüzlerimizi, masaların arasında gezinip hiçbir şey olmamış gibi, “kahveniz sütlü mü sütsüz mü?” diye soran çay ocağına bakan arkadaşlarımızın neşeli sesleri şenlendirdi.
Konuklarımızı normal olmayan bir şey yokmuş gibi çağırdık, karşıladık, konuk ettik.
Canlı yayında gülümseyen yüzlerimizin arkasındaki kederi kimse anlamadı.
Makyaj masası tozlandı, montaj odası öksüz kaldı.
Yemek şirketlerinin elemanları uğramaz oldu.
Herkes çaktırmadan çantasındaki simidi sütlü neskafeye banarak hiçbir şey olmamış gibi çalıştı.
*
Filler tepinirken çimenler mi ezildi?
Biz mi çok kötüydük? Yoksa yöneticilerimiz mi?
Yayın yönetmeni diye tüm yetkiler ellerine verilenler…
Ne kendileri çalıştılar ne bizi çalıştırdılar.
Tüm Türkiye`nin ilerici demokrat zenginliğini kanala gümbür gümbür boca edecek yerde, kendi küçük dünyalarında “ecü ve bücü”lerine bu mükemmel ideolojik mekanizmayı teslim ederek, ses ve görüntüyle idare ettiler.
Yeteneksizler miydi, samimiyetsizler miydi? İçten pazarlıklı mı? Daha anlayamadık.
*
Ama şunu iyi biliyoruz ki yönetimde küçük bir değişimle ya da yönetime küçük bir takviyeyle fırtına gibi olabilecek bir kanal karardı.
Türkiye`nin yollarının çatallandığı bir kavşakta hem.
Herkesin Türkiye`ye saldırdığı bir cadı kazanı bölgenin ortasında.
Seçimlere birkaç ay kalmışken.
Türkiye göçüyorken!
Hukuk, yargı, ekonomi, hepsinden önemlisi insanımızın bilinci hallaç pamuğu gibi atılıyorken!
Gerici kanallar sabahın köründen geceyarılarına dek köpükler saçarak halkı kandırırken.
*
Çok şey yapmak isterken hiçbir şey yapamamak.
Halk TV çalışanlarının kaderi hep bu oldu.
*
Döndü hain rotatifler ağızlarının suları akarak: “Halk TV Kapandı!”
“CHP`nin Halk TV`si Parasızlıktan Kapandı!”
“Kemal Parayı Bulamadı Halk TV Kapandı!”
Halk Tv çalışanlarına yalnızca bu başlıklar mı koydu sanıyorsunuz?
Lale Hanım söyledi en gerçeğini: “Arayıp sorulmamaktı en çok koyan!”
*
Gidiyoruz…
Neye, kime kızacağımızı bilmeyerek…
Ne olduğunu daha anlamayarak.
Olanlara, hazır bir kanalın böyle tuhaf biçimde bırakılabileceğine inanamayarak!
“Ülkemiz elden gidiyor. Seçimlere üç beş ay kaldı, aklınızı mı kaçırdınız?” diye ağlayarak arayan izleyicilerimize birkaç kırık sözden başka bir şey söyleyemeyecek buruşuklukta bir sesle.
*
Referandum kampanyası bitti önce maaşlarımız kesildi.
Eşimizden dostumuzdan denkleştirerek bulduk yol paramızı ama hep geldik.
Sonra onlar da anladı buruşturulup atıldığımızı.
Masamızdaki telefonlarımız ilk kurbanlarımız oldu.
Sonra suyumuz.
Konuklarımızdan utandığımız için lavabo kapısına “Arızalıdır” yazdık.
Sonra “Digitürk”den düştük.
Sonra elektrikler kesildi!
*
Karardık. İnce bir sızıyı gövdemizden damıtarak.
*
Oysa bizim yüzümüz apaydınlıktı.
AŞAĞIDA ZULUMHANE’DEKİLERİN CHP’DEN MİLLETVEKİLİ YAPILMASI PROJESİNE KARŞI OLDUĞUNU YAZAN VE BU YAZISI BÜYÜK TEPKİ ÇEKEN (GENELDE ODATV’NİN ÇİZGİSİNİ YANSITAN HABERLERİN SAHİBİ)AYHAN BOZKURT’UN YAZISI..
TV macerasının nasıl başladığını anlatalım.
Başından beri dönemin genel sekreteri Önder Sav’ın tüm karşı çıkmalarına rağmen, bir Baykal projesi olarak gelişen Halk TV, Baykal’ın genel başkanlıktan uzaklaşmasıyla, gözden de gönüllerden de ırak düştü… Baykal’ın başarısız TV projesini yeni yönetim sahiplenmek istemedi…
Zaten “anayasa gereği” TV sahibi olmak bir parti için kapatma nedeniydi… Dolambaçlı yollar, etik değildi…
Ama en önemlisi, parti kontrolündeki medyadan asla bir şey olmazdı. İnandırıcı değildi çünkü….
CHP’nin yeni yönetimi bu “hastalıklı yapı”dan kurtulma yanlısıydı…
Bu iş profesyonelce yapılmalıydı. Hem sermayesi, hem editoryal yönetimi bağımsız olmalıydı…Bu durum Baykal’a dobra dobra söylendi:
“Biz bu işi böyle devam ettirmeyeceğiz. Siz de eşinizin akrabaları (ki yönetim kurulu başkanı Deniz Baykal’ın baldızı Acun Hanım’ın oğlu Haluk Akıltopu idi) ve kontrolünüzdeki göstermelik ortaklar üzerinde (Beş ortak da Antalyalı) kurduğunuz bu TV’den vazgeçin. Biz bu geçiş döneminde size yardımcı olalım, bu işi gelin profesyonel ellere devredelim, biz parti olarak elimizi çekelim. Tabii, çağdaş Atatürkçü çizgiye uygun ellere teslim edelim..” Baykal bu teklifi getiren genel başkan yardımcısını odasından kovdu. “Ne hakla” diyordu, “bana böyle bir teklifi getirirsiniz.”
Bu tavır karşısında CHP yönetimi Halk TV ile ilişkisini tamamen kopardı.
İpler Baykal’ın elindeydi, TV’nin asıl sahibi oydu.
Ve ne yazık ki başta Şamilim Tayyarım olmak üzere yandaşlar bilmiyordu ki Halk TV CHP’nin değil Baykal’ın kanalıydı.
GAZETECİLER TALİP
Halk TV’nin yaşamasını isteyen bazı gazeteciler yan yana geldi, Baykal’ın kapısını çaldı.
Baykal’dan kanalı borçları (yaklaşık 1 milyon dolar) karşılığı istediler. Böylece personelin borçları ödenecek, göstermelik hisse sahipleri de kaldıramayacakları borç yükünden kurtulacaklardı. Üstelik karşısındaki gazeteciler Baykal’ın siyasi çizgi olarak güveneceği gazetecilerdi.
Baykal satışa kesinlikle karşıydı. Kiralama olabilirdi. Ancak onun için de şartı borçlar ödenecek ve 2 yıl sonuna 2 milyon dolarlık teminat mektubu verilecekti.
Gazeteciler şaşırdı. Bu kadar para onlarda yoktu. Ayrıca böyle bir ticari anlaşma reel değildi.
Gazeteciler kiralama değil, satın almakta kararlıydı.
Baykal satmak isterse çok büyük bir para karşılığı satacağını söyledi. İfade ettiği rakamlar 7 milyon dolara yakındı!
Halk TV, geliri olmayan, şişkin bir personeli olan, elektrik parasını ödeyemeyen; tuvatlerine girilemeyen, Digitürk’ten atılmış vs bir kanaldı ve Baykal hayatın gerçeğine hiç uymayan paralar telaffuz ediyordu.
Üstelik gazeteciler dışında Halk TV’ye alıcı da yoktu.
Ama…
Baykal yine de “hayır” dedi.
Çünkü beklentisi bambaşkaydı:
Baykal Haziran 2011 seçimlerinden sonra tekrar CHP’nin kontrolünü ele geçireceğine inanıyordu. Hatta, 2012′de Erdoğan’a karşı cumhurbaşkanlığı-başkanlık seçimlerinde aday olma veya genel başkanlıkta kalma eğilimindeydi… Olmazsa tekrar parti kurup, Halk TV’yi de kendisi için çalıştırma eğilimindeydi…Bu nedenle Halk Tv, ya kendi kontrolünde olmalıydı ya da yok olup gitmeliydi.
Sonuç?
Baykal’ın dediği oldu: Halk TV tarihe karıştı. Hem de böylesine bir dönemde…
İnsana yazarken bile acı veren Halk TV’nin kapanış öyküsü budur işte.