Senkronize nanik eylemi
İktidara yakın, çok yakın…
Yok yok; bu niteleme az gelir.
Şöyle diyelim:
İktidarı ve iktidar eliyle devletin neredeyse bütün kurumlarını ele geçirdiği, yönettiği iddia edilen “güce” en yakın yazar şöyle buyurmuş dün:
“Hukuku savunduğunu söyleyen bir CHP’nin, demokrasiye darbe yapmaktan sanık olanları, yargıdan, adaletten kaçırmak için adaylık tüneli açması, seçimlerde başına kakılmayacak mı? Ya aday yaptıkları milletvekili olduktan altı ay, bir yıl sonra darbecilikten hüküm giyerse?”
Ben CHP’lilerin yerinde olsam bu zatın yazdığı gazetenin önünde toplanır, senkronize nanik eylemi yapardım!
Öyle ya, dün Yeniçağ’ın da manşetindeydi; ne demek darbecilikten hüküm giymek!
“Darbecilik” diye bir suç mu kaldı ki “ya hüküm giyerlerse” diye gözdağı verebilesin…
Senin dediğin gibi adaletten, yargıdan filan kaçırmaya lüzum da yok artık
“darbeci”yi!
Nasıl mı?
Şöyle ki;
Senin Başbakan’nın toplumun yarısına yakınını “darbeci” diye nitelediğinde, senin yargın çıkıp “eee ne olmuş, kötü bir şey değil ki” dedi mi, demedi mi?
Dedi!
Birine “darbeci” demenin suç isnadı içermediği hukuken onaylanmış oldu mu?
Oldu!
“Darbeci” demek suç isnadı olmuyorsa, dayandığı “darbecilik” eylemi de suç değilmiş demek ki!
Aksi halde, birine “hırsız” dediğinizde sırf “hırsızlık” suçunu isnaddan ötürü “hakaret” sayılırken, “darbecilik” suçsa, Başbakan’ın “yüzde 42”ye “darbeci” demesi de en azından “hakaret” suçu sayılmaz mıydı “tarafsız ve bağımsız yargı” önünde!
Sayılmadığına göre…
O zaman ne mahsuru var CHP’nin
-velev ki hakikaten de darbeci olsunlar- Silivri’de tutuklu bulunanları aday gös-termesinin de?
Selcan TAŞÇI
YENİÇAĞ