Bugünleri hazırlamak için öldürdüler
Uğur Mumcu, benim kuşağımdandır. Her ne kadar şimdi genç duruyorsa da o, geçmeyen bir zamanın içinden baktığı içindir. Onunla kitapları vasıtasıyla tanışmıştım. O yılların en flaş kitaplarından biriydi “Sakıncalı Piyade.” Askerde başına gelenleri anlatıyordu.
Yüz yüze tanışmam bir imza gününde oldu. Aynı masa etrafında oturan yazarlardan biriydim. Bir daha karşılaşmadım. Çok hakkaniyetli bir aileydiler. Ağabeyi Ceyhan Mumcu, ölümünden en kısa süre sonra, katillerin “Müslümanlar” olmadığını cesaretle açıkladı. Evet, o zamanlar böyle şeyleri açıklamak cesaret istiyordu. Gençler şaşırırlar şimdi buna. Şimdi nasıl her şeyin altında “Ergenekon” aranıyorsa, o zaman da Müslüman aranırdı.Müslümanları istedikleri biçime soktular. Hepsini değil elbet ama büyük kısmını. Onların antiemperyalist tavırlarını törpülediler. Şimdi emperyalist zihniyeti en iyi anladığı ve tahlil ettiği için, içeri attıkları ve adına Ergenekoncu dedikleri kesimleri hedefe koydular. Onları da sözde bu yöntemle sindirecekler.
18 senedir yazarım Uğur Mumcu hakkında. O meşhur “Kürtler bağımsızlık savaşı veriyorlarsa CIA ve MOSSAD’la ne işleri var” lafını “Masonik Düzen” adlı kitaptan alıntılayarak yazmıştım.
Şu küçük tahlilimden bile çıkıyor ki mesele Türkiye’nin bekası, “var olma-yok olma” meselesidir. Maksat, direnen kimse kalmasın. Daha önce de, bilinçlenmiş kimse kalmasın! Türkiye üstüne dönen oyunları anlayan kimse kalmasın. Yani Güneydoğu meselesinde de “üst düzey işbirlikçilerde” de yabancı odakların ve onların uzantısı olan istihbarat birimlerinin önünde hiçbir engel kalmasın. Yabancı istihbarat birimleri ve işbirlikçi istihbarat birimleri, yükselen “vatansever bilinci” yıksın, parçalasın. Bu vatansever bilinç, Müslümanlar olur, bürokrat olur, solcu olur, gelenekçi muhafazakâr olur, milliyetçiler olur. Oynanan oyunlar… Oyun lafı az gelir, kurulan tezgâhlar, yapılan plan ve projeler bunlar üstünedir. Mumcu zamanında sol vatanseverler üstüneydi tezgâh. Sonra Müslümanlar ayağa kalktı. Milliyetçiler hep devredeydi ve bu yüzden küçümsenirlerdi. Şimdi, her birinden olan ama bir blok meydana getirmeleri mümkün olan “millî” kitleyi tırpanlamaya çalışıyorlar. İstihbaratları, siyasetçileri, medyaları ve bütün güçleriyle.
Şimdi tereddütteyim. Kuzey Afrika’dan başlayan, Balkanları ve Arap yarımadasını da içine alan “isyan” dalgaları, ABD’nin çizdiği BOP’u mu gerçekleştiriyor, yoksa beklemediğimiz başka bir şey mi oluyor! Dünyada güçlenen, artık ona millî demeyelim de, evrensel olduğu için “antisionist” diyelim, o “karşıt bilinç” mi yükseliyor! Olanlar ABD icazetli midir, yoksa ABD’ye rağmen mi olmaktadır! İnsandan ümidi keselim ve şerrin galebesinden mi korkalım, zaten içinden çökmekte olan “şer” rin yıkılma seslerini mi duyalım… Bilmiyorum, zaman gösterecek. Biraz da Türkiye’nin altı ay sonra yapılacak seçimleri gösterecek.
Gene bu tarihten on yıl önce öldürülen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın öldürülme sebebi de budur. Diyarbakırlılara devleti, polisi ve kendini sevdirmiş bu adam öldürülmeliydi ki Güney Doğu’nun rahatı kaçsın, bugünlere gelinsin.
AFET ILGAZ
YENİÇAĞ