Cumhuriyet gazetesi yönetimi Gül’ün huzurunda
“Mustafa Balbay’ın durumu: Ümit ederim ki mahkemeler süratle sonuçlansın. Sizin de bir arkadaşınız yargılama safhası içinde. Tabii ki kolay değil. Ama umut edelim ki kısa süre içinde bütün bu süreç tamamlanır.”
Orhan Erinç, İbrahim Yıldız, Utku Çakırözer, Emine Kaplan Gül’ün huzurunda. Gül, Silivri mahkemelerinin de hızla sonuçlanmasını ümit ediyormuş. İnsanın gözleri yaşarıyor doğrusu. Cumhuriyet yöneticileri bir an önce Tayyip Erdoğan’ın da huzuruna çıkmalılar…
Cumhuriyet 21.01.2011
Cumhurbaşkanı Gül, gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç, Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız, Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer ve Ankara Haber Müdürü Emine Kaplan’ı kabul etti. Gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtlayan Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan’a stat protestosu ve tartışmalı konularla ilgili sorulara ise “Bu konulara girmeyelim” diyerek yanıt vermemeyi tercih etti.Cumhuriyet 21.01.2011
‘Tutukluluk cezaya dönüştü’
Gazetemiz yöneticilerini kabul eden Cumhurbaşkanı Gül, tutukluluk süresinin Türkiye’ye itibar kaybettirdiğini belirterek ‘Umarım Balbay’la ilgili süreç kısa sürede tamamlanır’ dedi
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) – Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’de tutuklu sayısının hükümlü sayısından fazla olduğunu, tutukluluğun cezaya dönüştünü vurgulayarak bunun Türkiye için itibar kaybettirici bir durum olduğunu söyledi. İki yıldır Silivri’de tutuklu bulunan gazetemiz yazarı Mustafa Balbay ile ilgili olarak “Ümit edelim süreç kısa sürede tamamlanır” diyen Gül, yargı reformunun objektif biçimde yapılması gerektiği uyarısında bulundu. Bu konuda AB kriterlerinin referans alınmasını isteyen Gül, hiçbir gazetecinin yazılarından dolayı hapse girmemesi gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç ve gazetemiz yöneticilerini kabulünde gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı. Gül’ün değerlendirmeleri şöyle:
Türkiye itibar kaybeder: Yargı alanını çok noksan görüyorum. Bunu herhangi bir kurum olarak değil genel bakarak söylüyorum. Yargı alanında çok köklü reformlar olmalı. Ama bunu, reaksiyon şeklinde değil, olması gerektiğine inandığım için söylüyorum. Bunu her ortamda yapıcı bir üslupla söylüyorum ki söylediklerim dinlensin ve alınsın. Son günlerde baktığımız zaman bunun ihtiyacını o kadar çok hissediyoruz ki. Birincisi çok tartışma oluyor, ikincisi tutuklu sayısının hükümlü sayısından çok olduğu bir ülke demokratik standartlardan ne kadar uzak olur. Hakkımızda rapor yazsalar deseler ki “bu ülkenin tutukluları hükümlülerinden daha çoktur,” bu doğrusu itibar kaybettirici bir durumdur. Yapılması gereken mahkemelerin süratli bir şekilde neticelenmesini temin etmektir. Tutukluluk cezaya dönüşmemeli.
Objektif olmalı: Bazen tezata da düşüyoruz, bir taraftan tutuklu süreleri uzun oluyor, öbür taraftan da 10 seneyi bile neredeyse yetersiz görecek bir ikinci cümlemizde böyle bir tezata düşüyoruz. İnsanları 10 sene içinde suçluysa suçlu, suçlu değilse serbest bırakamamışız. O bakımdan bu konularda çok ciddi, objektif, en gelişmiş demokratik hukuk uygulayan ülkeleri gözleyerek süratle yapmamız gerekenleri hayata geçirmemiz gerektiği kanaatindeyim. Bu süreçte yargılamanın süratli olması, yargılama neticelendiğinde ben suçsuzum diyen suçlunun bile ‘hak ettiğimi aldım’ diyebilmesi için etkin, verimli, süratli, dünyaya açık olması gerekir.
Yargı dünyaya kapalı: Bizim yargı alanımız da dünyaya biraz kapalı kurumlarımızdan biri. Bunu hep yüksek mahkeme başkanlarıyla da konuşuyorum. Yurtdışında master’lar, doktoralar olsun. Asker, polis çok gönderiyor, kaymakamlar bir sene gidiyor, üniversite hocaları zaten gidiyor. Oysa yargı mensupları en az belki yurtdışına çıkıyorlar. Halbuki biz anayasamızda bile kendi hukukumuzdan uluslararası hukuku üstün tutuyoruz. Ama kendimizi buna göre hazırlamıyoruz. Çok üzücü durumlar da ortaya çıkıyor.
Tutukluluk cezaya dönüştü: Bugün uzun süre belki suçsuz, belki de suçu varsa bile yaptığından daha fazla cezalandırmış gibi durumlar ortaya çıkıyor. Bunlar üzücü durumlar. Ne kadar ilkesel objektif bakılırsa o kadar memleket için iyi bir iş yapılmış olur. Olağanüstü dönemlerde konjonktürel işler oluyor, ondan sonra başka bir dönem geliyor onu geri alıyor, sonunda kaybeden bütün Türkiye oluyor. TBMM’deki konuşmamda da söyledim, tutukluluğun cezaya dö-nüştüğünü. Adalet bakanı ile de görüştüm, mahkeme başkanlarıyla da konuşuyoruz. Somut örneklere girildiği zaman herkesin ‘mahkemelere müdahale etmeme’ gibi bir çekincesi oluyor. Ama ilkesel bazda herkes uyar, o yönde yasalar düzeltilir, gereği neyse onlar yapılırsa inanıyorum ki birçok yanlış düzelir.Soruşturma aşaması uzun sürüyor: Ceza yasalarında değişiklikler yapıldı. Bunlar yapılırken eskiden suçluyu tespit etmek için tasvip etmediğimiz baskı ile itiraf gibi yöntemler uygulanıyordu. Bundan kurtulmak için delillerin toplanması safahatı güçlü hale getirildi. Bunun için de dosyanın hazırlanması safhası uzun sürüyor. Ama mahkemeye ulaştıktan sonra daha süratli gidiyor, eskiden mahkeme safhası daha uzun sürüyordu. Yeterli eleman sayısı, tahsis edeceğimiz imkânlar, bütün bunlar yargı reformunun bir parçasıdır. Tabii, ombudsmanlık, istinaf mahkemeleri, geniş anlamda düşündüğümüzde ayıklanabilir. Bu konular üzerinde objektif biçimde çalışmak gerekiyor.
Yargı-hükümet çatışması: Hepsi Türkiye’nin kurumları. Ona ya da buna işaret etmem doğru olmaz ama yargıda yaşananlar, hepimizin, Türkiye’nin meselesi. O nedenle süratle ve objektif hareket etmek gerekiyor.Aramızda çok farklı görüşler olduğu için belki de AB kriterleri referans olabilir. Nasıl yapacağız, ne olacak noktasında, onlar bize işaret olabilir. Objektif bir arabulucu gibi referans olabilir.
Mustafa Balbay’ın durumu: Ümit ederim ki mahkemeler süratle sonuçlansın. Sizin de bir arkadaşınız yargılama safhası içinde. Tabii ki kolay değil. Ama umut edelim ki kısa süre içinde bütün bu süreç tamamlanır.
Basın özgürlüğü için bakana talimat: Dış gezilerde en çok karşıma çıkan konulardan biri bu. Bunun sadece mahkeme safahatlarının yayımlanması konusu diye biliyordum. Ama sonra öğrendim ki öyle değilmiş. Çok kabulü mümkün olmayan mahkûmiyetler var. Bunların muhakkak irdelenmesi lazım. Türkiye’nin hiçbir zaman gazetecileri yazdıklarından dolayı hapse girdiği bir ülke olmaması lazım. Tüm yaptıklarımız, imajımızı silip atar. Bir düşünce, fikrin arkasında şiddet olmasın. Bizim en hoşlanmadığımız, aykırı fikirler bile şiddet içermiyorsa yazılabilir. Ben bunu Adalet Bakanı ile tekrar görüşerek takip edeceğim. Meclis kapanmadan bu düzenlemelerin çıkarılması lazım.