Milgem: 10 Yılın Ardından Neredeyiz?
Geçtiğimiz günlerde Anadolu Ajansı tarafından basın kuruluşlarına servis edilen bir haber, yıllardır gördüğümüz bir rüyanın gerçekleştiğinin müjdesiydi. Türkiye’de tasarlanıp, inşa ve entegrasyonu gerçekleşen ilk milli savaş gemi si “MİLGEM” seyir denemelerine başlamıştı.
Türk Deniz Kuvvetleri’nin yıllar süren kuvvet planlamalarında önemli bir güç çarpanı olacak söz konusu yeteneğin kazanılması paha biçilemez bir değer taşımaktadır. Onlarca yıl boyunca gücünü, çoğu İkinci Dünya Savaşı görmüş, ya da hemen ardından inşa edilen, ikinci el-kullanılmış ABD platformlarından alan donanmamız, yıllarca bakım, onarım, etki bakımından çeşitli sorunlar yaşamıştır.
Alman Lürssen tersanesi yapımı Doğan sınıfı hücumbotların envantere girmeye başlaması ile ilk kez yeni, kullanılmamış bir gemi ve ayrıca güdümlü mermi (Harpoon) kabiliyetli bir su üstü platform ile tanışan Türk Deniz Kuvvetleri, söz konusu hücumbotu, Martı, Tayfun ve Volkan kardeşlerinin izlemesi ile modern platformlara da ilk kez “merhaba” deme olanağına kavuşmuştur.
Ardından geçen süre zarfında tüm vurucu gücünü oluşturan, söz konusu küçük, güdümlü mermi taşıyan hücumbotlarının ardından Türk Deniz Kuvvetleri, ilki 1987 yılında envantere katılan Alman Blohm&Voss yapımı Meko 200TN sınıfı bir firkateyn ile daha büyük ve yetenekli bir platforma, dört platformdan oluşan”Yavuz sınıfına (1987-89), ardından da MEKO 200TN II sınıfı ile yine dört adet Barbaros sınıfına (1997-2000) kavuşmuştur.
Yıllar süren bir tedarik programının ardından, temel gücünü modern hücumbot ve firkateyn kombinasyonlarının oluşturduğu Türk Deniz Kuvvetleri, ASuW ve karakol amaçlı görevleri için 1960 yapımı Hisar sınıfı gemiler ile sürdürmek zorunda kalıyordu.
Artık fiziksel anlamda eskiyen ve hem bakım/onarım, hem de görev ifası bakımından zaafiyetler gösteren bu emektar platformların yerini alacak yeni bir gemi tedariki kaçınılmaz olmuştu. İşte Türkiye MİLGEM adıyla ilk kez bu sıralarda karşılaştığında takvimler 1996 yılını gösteriyordu. Denizaltı savaşı yanında, keşif ve devriye amaçlı bu korvet tedarik programı tamamlanana kadar, boşluk doldurma amacıyla Fransa’dan 6 adet A-69 Aviso” sınıfı (D’Estienne d’Orves veya bizdeki kodlamasıyla B sınıfı) korvet satın alındı.
MİLGEM-Milli Gemi konsepti kavramsal olarak 1996-1997’lerde tartışılmaya başlanmakta birlikte, ilk ciddi çalışmalar 2000 yılında başlatılmış ve Şubat 2000 tarihli SSİK kararı ile proje resmen start almıştır. Uzun bir süre tedarik modeli ve platform yetenekleri konusunda devam eden çalışmalar, 2004 yılında İstanbul Tersanesi Komutanlığı bünyesinde “Milgem Proje Ofisi”nin kurulması ile fiili bir safhaya dönüşmüştür.
Yaklaşık 3.5 yıl süren bir tasarım evresinin ardından Ocak 2007 yılında başlatılan ilk gemi inşaat programı, projenin ilk gemisinin 27 Eylül 2008 de denize indirilmesiyle yeni bir aşamaya girmiştir. F-511 borda numarası ile Heybeliada adını alan gemi bir korvet olarak sınıflandırılmıştır. F-511 gelecek yıl donanmamızın hizmetinde olacaktır.
2.000 tonluk ağırlığı ve “stealth” dizaynı ile Türk Donanmasına ciddi bir güç kazandıracak olan gemi, 1 adet 76.mm Oto Melara tipi top, 2 X 4 adet Harpoon tipi gemisavar güdümlü füze, 1 adet RAM tipi uçaksavar/füzesavar güdümlü özsavunma füze sistemi, denizaltılara karşı MK.54 torpidoları, STAMP tipi stabibilize ASELSAN kupolası üzerine 2 x 12.7 mm’lik ağır mak. tüfek ve bir adet 10 tonluk Sikorky S.70B2 (Seahawk) helikopter taşıyabilme yeteneği ile, hem ASuW, hem de yüzey savaşları için ciddi bir yetenek taşımaktadır.
Ama projenin, daha doğru bir deyimle “Milli Gemi” edinim programının asıl önemi, ülkemizdeki ilk tasarım ve entegrasyon çalışması olmasından kaynaklanmaktadır. Gövdenin yanı sıra, farklı kaynaklar tarafından üretilen tahrik sistemleri, elektronik ekipmanlar ve silah sistemlerinin, birbirleri ile uyumlu bir şekilde çalışabilmelerini sağlayabilmek, çok ciddi bir deneyim ve beceri yeteneğini içermektedir.
Geminin bünyesinde kullanılan sonar, radar, iletişim ve elektronik harp sistemleri, çok sayıda silah sistemi, milli savaş yönetim sistemimiz GENESİS ile uyumludur. Bunun yanı sıra geminin sonar, iletişim ve elektronik harp sistemleri yine milli çözümlerden oluşmaktadır.
Radar ve türbinler gibi bazı elektronik ekipman henüz milli olmasa da, ileride tamamlanarak ulusal çözümler olarak serinin diğer gemilerinde kullanılabilme imkanı arzu edilmektedir. Yine ileride Milgem’in tamamına yakın bir bölümü yerli ve milli çözümlerden oluşabilecektir.
Tamamı 12 kalem gemiden olacak projenin ilk 8 gemisi 2.000 tonluk korvet, son 4 gemisi ise daha büyük tonaj ve boyutta firkateyn olarak inşa edilecek ve TF-100 olarak adlandırılarak, uzun vadede mevcut MEKO-200TN firkateynlerinin ilk 4 adedini (Yavuz) tamamlayacaktır.
Gerektiğinde MK-41 VLS dikey atış sistemi ile de donatılabilecek olan Milgem platformu, geçtiğimiz günlerde resmen başlayan TF-2000 bölgesel hava savunma firkateynin de çok daha hızlı ve eksiksiz tamamlanabilmesine olanak tanıyacaktır. Alman ve İsveç muadilleri ile de karşılaştırılan Milgem, Türk Savunma Sanayinin geldiği durumu yansıtmakla kalmamakta, ayrıca önümüzdeki 10 yıl içinde ülkemizin, dünyadaki belli başlı savunma ürünleri ihracatçılarından biri olabileceğini de mutlandırmaktadır.
Gövdenin yanı sıra, tamamı milli olan radar, sonar, iletişim, IFF, EH ve savaş yönetim sistemleri ile, füze, torpido ve stabilizasyon sistemlerinin tamamını üretebilen az ve sınırlı sayıdaki ülkeler arasına dahil olmaya başlamamız; ülkemizin stratejik görünümünü ve uluslararası konumunu da ciddi oranlarda olumlu bir biçimde yükseltecektir.
Projenin SSİK tarafından resmen başlatılmasının ardından geçen 10 yılda gelinen ve/veya arzu edilen durum aşağıdaki gibi özetlenebilir:
– Türkiye gemi tasarım ve entegrasyon deneyimini geliştirebileceğini kanıtlamaktadır.
– Türkiye kısmen radar izini düşüren “stealth” dizaynı ile gemi tasarlayabilen az sayıdaki ülkeden biri haline gelmektedir.
– Daha önce olmayan GENESİS gemi ve savaş yönetim sistemi, Havelsan tarafından geliştirilerek kullanımına sunulacaktır.
– Türkiye kendi “milli” sonarını geliştirmektedir.
– Gemi CODAG (dizel ve gaz türbini kombinasyonu) tahrik sistemini kullanan sınıfındaki ilk gemidir.
– Türkiye “Atmaca” projesi ile muhtemelen kendi milli gemi savar füzesine kavuşabilecektir.
– “Akya” ağır torpido projesinin devreye girmesi ile Türkiye su üstü ve sualtı gemilerine karşı kendi milli torpidosunu geliştirmiş olacaktır.
– Aselsan tarafından geliştirilen 3D deniz radarları ile (arama, atış/kontrol,hava savunma) Türkiye “milli” radar tasarım ve imal yeteneğini pekiştirmiş olacaktır.
– Aselflir 300 ile Türkiye gece/gündüz elektro-optik gözlem, izleme ve laser işaretleme teknolojisini pekiştirmiştir.
Geminin öz savunmasında kullanılacak olan STAMP-stabilize makinalı tüfek kupolası Aselsan tarafından üretilen milli bir üründür.
– Gemilerde kullanılacak torpido ikaz/önleme sistemi teknolojisi Aselsan tarafından geliştirilmeye başlanılmış olup yakında operasyonel olacaktır.
Sonuç olarak Güney Asya ve Orta Doğu ülkelerine ciddi bir ihraç şansı bulunan Milgem projesi, gelecekte Türkiye’nin dünyanın belli başlı silah ihracatçılarından biri haline gelmeye başladığının ilk somut göstergesidir.