Hanefi Avcı’nın Zırvaları
Kitap, Gülen cemaati ile ilgili bölümlerin haricinde tamamen zırvalardan oluşmaktadır.
Benim kitapla ilgili düşüncem, bunun bir psikolojik savaş malzemesi olduğu yönündedir. Kitaba bakarsanız, G. Doğu’daki bütün cinayetler Cem Ersever tarafından, JİTEM tarafından yapılmıştır. Bombalamalar Ersever’in işidir. Hatta o öldürüldükten sonra, ondan kalan bombalar da başkaları tarafından kullanılmıştır. Yani Avcı’ya bakarsak, Ulus, Güngören gibi bombalı eylemler de TSK bağlantılıdır.
İstihbarata bakınız; kaçırılıp öldürülen HEP Diyarbakır İl Başkanı olayında verilen eşkal üzerine Avcı,” ben bu eşkale uyan kişileri Cem Ersever’in yanında görmüştüm” diyor. İstihbarat çalışması böyle mi yapılıyor? Eğer böyleyse vay halimize, kimse neden yakalanmıyor anlaşıldı o zaman. “ Şu Ahmet’e benziyor, bu Mehmet’e benziyor alın içeri” kültürünün yansıması bir kitap.
Aynı konuyla ilgili devam eden bölümde, kişi kaçırılırken bölgede görevli trafik ekipleri bir kaza anonsuyla, ters yöne sevk ediliyor, olayı incelemek için bölgeye gelen Hüseyin Koçadağ ve ekibi anonsun nerden yapıldığını araştırmaya başlıyor, polis merkezi, İlçe Jandarma’dan geldi diyor, onlara sorulduğunda; Jandarma Bölge Komutanlığından geldi deniliyor, oraya sorulduğunda; anonsun Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Harekât Merkezinden geldiğini söylüyorlar. “Devamı nereye uzandı bilmiyorum” diyor Avcı. Söylemek istediği iş daha da yukarılara uzanıyor olabilir. Zaten uygun olmayan her hareketi Genel Kurmay’a kadar uzatıyor Avcı. Fakat burada benim dikkatimi çeken konu şudur: böyle bir işe kalkışan ordu, bu kadar kolay mı çözülür? Her sordukları yer bülbül gibi ötmüş. TSK bu kadar kolay bilgi veriyorsa “Kozmik Oda”ya neden girildi? Telefon edip sorsalarmış her bilgiye ulaşabilirlermiş. Kitap baştan sona saçmalıklarla doludur. Avcı bir de tarihsel analiz yapmaya soyunuyor ve Sovyet devrimi için; “halk kraldan kurtulmaya çalışırken, başka bir kötülüğe düştü” diyerek komünizmi işaret ediyor. Buradaki derinlik zaten gözyaşartıcı boyuttadır. Koca Rus tarihini bir cümlede vermiş Avcı. Koyu bir AB yanlısı olduğunu kitapta açıkca söyleyen Avcı’nın kitabını tek tek ele alacak değilim, ama bir bölüm var ki, kitabın ve Avcı’nın kimliğini eleveriyor.
O bölüm, Eşref Bitlis suikastını anlattığı bölümdür. Neredeyse artık bütün dünyanın kabul ettiği bu suikastı, Avcı bin dereden su getirircesine uğraşıp buzlanmaya bağlıyor. İddialar asılsızdır diyor. Uçak firması tazminat ödememek için bu iddiaları destekledi diyor. Bu konuyla ilgili çok önemli çalışmalar yapılmış, olaya Yeşil’in de dahil olduğu ortaya konmuştur. Fakat burada esas konu, sıradan bir soruşturmada dahi, “bundan sonrası bana söylenmedi”diyen Avcı, böylesi bir olayda neden bu kadar ısrarcı olma gereği hissetmiştir? Bunu kitaba neden alma gereği duymuştur? Rejimin değişmesinde de bir sakınca duymayan Avcı’nın kitabını burada bırakalım ve “neden” sorusuna cevap bulalım.
KİTAP NEDEN YAZILDI VE GÜLEN CEMAATİNE KARŞIYMIŞ GİBİ GÖSTERİLDİ?
Karşı olmak diye bir şey yok! Bu stratejik bir oyundur. İnsanların beyninde korku yaratmak ve bu sayede daha kolay mevzi kazanmak için yazdırılmış bir kitaptır. Avcı bunları yazdı da cemaate karşı bir hareket mi oldu? Bunu yapacak bir kurum var mı? Bunu yapacak bir örgüt var mı? TSK bunları ihbar kabul edip, içerde yatan subayları kurtarmak için harekete geçti mi? Sözüm ona önce ABD ci basın kitabı görmezden geldi ama sonra üzerine atladı. Sonra bir de efsane yaydılar “ kitabın değiştirilmiş hali de piyasada, bunu cemaat yapmış” vay vay vay biz de bunu yedik. Oyuna bakınız ve bu oyunun ne kadar geniş ve ne kadar komplike bir hareket olduğunu görünüz. Bu kitap sayesinde bütün kamu personeline, gazetecilere ve halka “bunlar çok güçlü, karşı koymayın, biat edin” mesajı verilmiş oldu.
Bizim de cevabımız şudur: HADİ ORADAN
EMRAH AKGÜN / FBKG