Recep Bey
Düne kadar ciddi anlamda endişeler vardı.
’’Aman Baykal gelir mi?’’, ’’Yeniden aday olur mu?’’, ’’Aaa komplo olduğu ispatlanmış kesin şimdi yeniden aday olur.’’ gibi sorular dolaşıyordu siyaset kulislerinde. Bazı CHP’li yöneticilerin koltuk korkusundan dolayı sürekli yineledikleri ’’Dön’’ çağrısı da bu karamsar tabloyu körüklüyordu.
Çok büyük bir kitle bir değişim bekliyordu. Bir şeyler değişmeliydi. Yeni bir ses, yeni bir soluk lazımdı. Bu sadece bir partinin değil tüm ülkenin temel ihtiyacıydı. Çünkü şurası kesindi ki Deniz Baykal’ın istifasından sonra bu süreç bir partinin klasik iç kaosu değil, ’’Tamam mı devam mı’’ mücadelesiydi.
Beklenen oldu ve yıllardır CHP’de değişim isteyenlerin hayalleri gerçek oldu. Her ne kadar bu beklentiler nahoş bir olayla gerçekleşse de ’’Her işte bir hayır vardır’’ sözünün bir tür sağlamasıydı olanlar.
Salonun dolup taştığı, izdihamların yaşandığı ve dışarıda kalanların tek kelime şikayet etmeyip ’’Bu kalabalığı gördük ya o da bize yeter’’ diyerek memnuniyetlerini dile getirdikleri o kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu rekorlarla, solda değişim umutlarıyla, binlerce insanı tekrar canlandırarak, geçerli oyların tamamıyla yüzbinlerin yeni umudu, Türkiye’nin de Başbakan adayı oldu.
O farklıydı.
Sadece kişilik özellikleri değil siyasete getirdiği yeniliklerle de bu farklılığını gösterdi.
İstanbul Belediye Başkanlığı’na adaylığında da Kılıçdaroğlu’nu yakından izleme fırsatım olmuştu. Birçok yeniliğe imza attığını net olarak görmüştüm. Ama en önemlisi gençliğe ulaşma başarısıydı.
Tıpkı Obama gibi interneti çok aktif olarak kullandı. Bu durum ’’80 sonrası gençlik apolitik’’ eleştirilerinin aslında geçerli olmadığını aslında gençliğin kendine yakın hissettiği bir siyasetçi bulamadığını gösterdi.
Kılıçdaroğlu gençlikten inanılmaz bir destek görüyor. Binlerce genç erkek, genç kız onu destekliyor. Facebook sayfası yorumlarla dolup taşıyor. Üyeliğe koşanlardan tutun, kesin olarak oy verecek olanlara kadar inanılmaz bir gençlik desteği var arkasında.
Kurultaydaki genç nüfusun fazlalığı da bunun kanıtıdır.
İşte bu tabloda gaha isminin duyulması bile siyaseti canlandırmaya yetmişti ki dün yaptığı konuşmayla insanları yeniden CHP’ye çağırdı. Birlik olmaya davet etti.
Kılıçdaroğlu bizim alıştığımız ’’Karizmatik lider’’ sıfatlarını taşımıyor. Öyle bir iddiası da yok zaten. Fakat yaptığı konuşmayla insanları cesaretlendirmeyi, umutlandırmayı başardı sakin güç.
Kravatsız, gayet doğal bir şekilde daha mikrofon başına geçtiğinde heyecanı belli oluyordu. Kağıttan okumayı tercih etmedi. Yer yer bağırdı, yer yer dili sürçtü fakat siyaset lügatımıza kazandırdığı, zekice hamlesi ’’Recep Bey’’ ile güne damgasını vurdu.
Öyle ki, Recep Bey Twitter’da en çok konuşulanların arasına girdi. Birçok yabancı kullanıcı ’’What is Recep Bey?’’ diye sorarak Türk’lerin yaratıcılığı kullanmasına vesile oldu. İşte cevaplardan birkaçı:
* it comes from amip. a single cell with no inner coordination.
* Recep Bey is a pen friend of Mr. Obama.
* Recep Bey is the Black Smoke Monster.
* Recepbey is the name which you want to give to all your cows and chickens in your farmville.
* “Recep Bey” is the real name of “İndiragandi Recep”, the one who is the ruthless enemy of “Gandhi Kemal”
Konuşmasına gelirsek; sık sık Recep Bey’den hesap sordu.
Yıllardır elitist tavrını sürdüren CHP uzun zamandan sonra ilk defa halkın sorunlarına inmişti. Maden işçilerine ’’Olur öyle’’ tavrını takınan Recep Bey’i eleştirdi. Aynı tavrın bir benzeri olan ’’Her üniversiteli iş bulacak diye kural yok’’ sözünü de kınadı.
Merdiven altı imalathanelerdeki başörtülü kızların durumuna atıfta bulundu. Böylece ’’Türban sorununu da Kılıçdaroğlu çözer’’ mesajını verdi.
Gece yatağa aç giren çocuklardan vurdu, yapılan mağdur edebiyatını yerle bir etti. Emekliye hedef gösterdi. Halka, açlıktan, işsizlikten yakınanlara ’’Sizin yeriniz burası’’ dedi.
Temiz siyaset sözü verdi. Dokunulmalıkları kaldıracağını vaad etti. Ve ekledi ’’Bizim dönemimizde naylon faturacıdan maliye bakanı, ali dibocudan adalet bakanı, kalpazandan da başbakan olmayacak.”
Önümüzdeki günler çok hareketli geçecek. Türkiye’nin kurtuluşuna dair umutlar tekrar yeşerecektir. Bundan sonraki süreci bekleyip göreceğiz. ’’Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…’’