Krizin Getirdiği
Üniversitelilerin Yeni Umudu
Kapitalizmin bir yılı aşkın süredir derinleşen ekonomik buhranı her kesimi olduğu gibi öğrencileri ve onların hayata dair olan bakış açılarını da etkiliyor. Ekonomik kriz, kaygıları da katmerleştirerek gelecek yolunun daha da karanlık bir hal almasına yol açıyor. Eğitim emekçilerinin örgütlü olduğu sendikalardan biri olan Türk Eğitim Sen’in yaptırdığı araştırmaya göre, üniversite öğrencilerinin yüzde 60’ı iş garantisi nedeniyle kamu sektöründe çalışmayı istiyor. Bunun gerekçesi ise açık. Üniversiteli işsiz sayısının son 1 yılda yüzde 22 artarak 424 bine çıktığı ülkemizde öğrenciler, ekonomik krizden etkilenmemek ve maaşını zamanında alabilmek için ‘devlet’ kapısını tercih ediyor.
En Büyük Sorun İşsizlik
Gazi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erdal Aksoy’un başkanlığında Marmara, Gazi, Dokuz Eylül, Karadeniz Teknik, Atatürk ve Gaziantep üniversitelerinde 953 öğrenci arasında “Üniversite Öğrencilerinin Eğitimden Beklentileri, Sosyal İlişki Kurma Becerileri, Geleceğe Bakışları” konulu anket uygulandı. Anket sonuçlarına göre, öğrencilerin yüzde 33’ü Türkiye’nin en büyük sorununun “işsizlik” olduğunu düşünüyor. Bunu yüzde 25.1 ile ekonomik kriz, yüzde 15 ile terör, yüzde 13.3 ile “siyasal gerginlikler”, yüzde 8.6 ile “demokrasi” konuları izliyor. İş tercihiyle ilgili soruya ise öğrencilerin 60.3’ü kamu sektöründe, yüzde 25.1’i özel sektörde, yüzde 14.6’sı ise kendi iş yerimde çalışmayı isterim yanıtını veriyor. Geçmişte daha iyi maaş ve kariyer nedeniyle tercih edilen özel sektörün pabucu dama atılmış gibi görülüyor. Belirsiz olarak görülen ilerisi için kriter ‘maaşı az da olsa güvenli ve garantili’ bir iş.
Beklentiler ve Problemler
Araştırmada yanıtı aranan bir başka soruda ‘Üniversite öğretimi beklentinize cevap veriyor mu?’ şeklinde. Bu soruya öğrencilerin yüzde 34’ü hayır, yüzde 49’u kısmen, Yüzde 1’i ise tamamen şeklinde yanıt veriyor.
‘Üniversitedeki ilişkilerinizde en önemli problem nedir?’ şeklindeki bir diğer soruya verilen yanıtlar da çarpıcı. Yüzde 27’lik kesimin gördüğü en büyük problem ‘ilişkilerin çıkara dayanması’. Yüzde 19’a göre ‘yüzeysellik’ en büyük problemi teşkil ederken, yüzde 17’lik kitle ‘aşırı bireysellik ve bencillik’ten rahatsız olduğunu ifade ediyor. Yüzde 17’sinin ‘öğrenciler arası gruplaşma’ ve yüzde 11’inin ise ‘iletişimsizlik’ yanıtını verdiği anket gelinen noktayı sözcüklere gerek bırakmadan çok güzel ifade ediyor.
Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan ilgi çekici bir not da Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar’ın anlattıkları: “Bize iş arayan, 3 dil bilen gençler ve çocuklarını işe sokmak isteyen aileler geliyor”.
Kime Kızmalı?
Yukarıdaki tablonun sorumlusu kim? Öğrenciler, eğitimciler, Bakanlık, YÖK… Evet kime kızmalı. İşsizlik, gelecek kaygısı, çıkara dayandığı söylenen ilişkiler. Ülkenin yarını olan gençliği ne bekliyor, gençlik neyi bekliyor? Tek başına bir kuruma kızmak, bir kesimi hedef almak gibi bir gaye gütmüyoruz elbet. Eğitim sisteminin sorunları da ardı ardına sıralamakla bitmiyor. Ülkenin sorunları da… Bu başlı başına bir sistem ve yönetim sorunu. Peki bu günleri daha da arar hale gelme korkusuyla buna da şükür mü demeli?
Bizim Umudumuz Var
Anlattıklarımız tabloyu ortaya koyup ‘hadi bakalım ne hale gelmişiz’ demek değil elbet. Ama bir araştırmadan yola çıkarak hastalığın teşhisinde bulunmaya yardımcı olacağı düşüncesiyle dile getirilmiş satırlar bunlar. Bizim umudumuz var. Çünkü krizler ve krizlerin yarattığı çöküntüler kendi içerisinden çözümlerini de yaratacaktır. Mustafa Kemal Gençliği yeniden Kuvay-ı Milliye ruhuyla İkinci Kurtuluş Mücadelesi yolunda mücadelesini sürdürecek, kendisinin ve çocuklarının geleceğini ‘engerek ve çiyanlar’ın elinden alacaktır. Cumhuriyetimizin ilk dönemlerinde olduğu gibi bağımsız, başı dik ve sadece lafta değil gerçekten milli kurumlarını elbette yeniden yaratacaktır.