Türk Milliyetçiliği ve Sosyalizm
Marjinal Milliyetçilikten Atatürk Milliyetçiliğine
Milliyetçiliğin ilk izlerini eski dönemlerde sıklıkla görebiliriz. Fakat o zamanlar Milliyetçilik, Milli bir his ve duygudan öteye gidememiştir. Ta ki Fransız Devrimine kadar… Fransız Devrimi insanlarda bir uyanışa ve millet denilen olgunun bütünleşme isteğine zemin hazırlamıştır. Böylece Milliyetçilik duygusu, kafalarda formülleşir ve kısa sürede siyasi ideolojiler çizgisinde yerini alır. Böylece Milliyetçilik aydınlanması duyguda değil akılda kendisini tamamlar.
Milliyetçilikten en çok etkilenenler arasında ezilen ulusları görmekteyiz. Ezilen uluslar, için milliyetçilik, kurtuluş yolu ve bütünleşme çabasıydı. Milliyetçilik, ezilen uluslar kadar Türk Milletini de etkisi altına aldı. Fakat Milliyetçilik, Göktürk Yazıtları’nda da görüldüğü üzere Türk kültürüne hiç yabancı değildi. Orta Asya’dan beri Türk’ler bağımsızlık için savaşmışlar ve bütünleşme ihtiyacı etrafında toplanmışlardı. Fakat siyasi ve ideoloji olarak Milliyetçilik ilk defa, Yusuf Akçura tarafından yazılan Üç Tarz-ı Siyaset adlı makalenin yayınlanması ile başlar. Daha sonra, Ziya Gökalp, Mehmet Akif Ersoy, Hüseyin Nihal Atsız gibi isimler tarafından milliyetçilik sürdürüldü. Fakat bu milliyetçilik ezilen ulusların ki gibi marjinal ve etnik milliyetçilikten öteye gidemedi. Ta ki Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Milliyetçiliğine yeni bir boyut kazandırmasına kadar…
Mustafa Kemal Atatürk de Türk Milliyetçisi olduğunu her daim vurgulamıştır. Fakat Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı etnik milliyetçiliğe indirgenemez. Atatürk milliyetçiliği, din ve ırk ayrımından uzak, fiziki sınırlar temelinde, sosyal farklılığa bakılmaksızın kendini “Türk” hisseden herkesin refah ve bağımsızlığını savunmaktır. Atatürk, Türk milliyetçiliğini şu sözler ile açıklamıştır.
Atatürk Milliyetçiliği ve Sosyalizm
Anlaşıldığı üzere Atatürk Milliyetçiliğinin ana düşüncesi ekonomik ve milli anlamda tam bağımsızlıktır. Yani anti-emperyalist düzen uğruna mücadele vermektir. Atatürk Milliyetçiliği ve sosyalizm bu yönden benzerlikler taşımaktadır. Çünkü sosyalizm de Atatürk Milliyetçiliği gibi yok edilmeye ve batı emperyalizmine tepki olarak oluşturulmuş bir ideolojidir. Bu gösterir ki Türk Halkının refah ve saadeti için mücadele veren sosyalistler gerçek milliyetçilerdir. Bu iki ideolojiyi birbirine zıt görüş olarak değerlendiren Marksist-Leninistler ise kendi menfaatleri için halkı kandırmaya ve yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Sosyalizmin altında yatan milliyetçiliği görmemezlikten gelirler. Görülen odur ki, ülkesi için canını veren Ernesto Che Guevara ile Türkiye uğruna savaşan ve canını vermekten asla çekinmeyen Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk gerçek Sosyalist ve Milliyetçilerdir.
68 Gençliği ve Günümüz
Bugün, sözde solcuların çoğu “Kürtçü-AB’ci-ABD’ci-halk düşmanı-ordu düşmanı…
Günümüz gençliği 68’in, Kemalist-Milliyetçi-Sosyalist-Anti-emperyalist ruhundan oldukça uzak. Kemalizm, Sosyalizm ve Milliyetçilik birbirinden kopmuş/koparılmış.
Çok değil sadece 40 yıl öncesine dönelim ve 1968 kuşağındaki gençlik hareketlerine bakalım!
O dönemler de gençler Milliyetçi bir zeminde Kemalizmi ve Sosyalizmi savunuyorlardı. Halk bilinçliydi ve anti-emperyalistti. Milliyetçiler ve sosyalistler Atatürk’e “gerçekten” sahip çıkıyorlardı. Bu durum bazılarını(ABD ve işbirlikçilerini) oldukça rahatsız etti. Bugün de emperyalist güçler, 68’in yaşanmasını engellemek için Sol’u böldü. Kemalizmi, Milliyetçiliği ve Sosyalizmi birbirinden kopardı ve birbirlerine karşıt görüşmüş gibi göstermeye çalıştı. Solu, enternasyonalizm yalanlarıyla emperyalizmin kölesi haline getirdi ve halkı bu tür yalanlarla sömürmek için ortam hazırladı.
Anlaşıldığı üzere günümüzün “Sol” anlayışı emperyalizmin oyuncağı olmuş durumdadır. Günümüz gençliğinin 68’i örnek almaktan başka çaresi yoktur. Onlar gibi düşünmeli, onlar gibi olunmalıdır. Unutulmamalıdır ki Atatürk’ten bağımsız hareket eden her düşünce unutulmaya yüz tutmuş demektir.
Her şeye 68 ruhuyla ve Atatürk gücüyle başlanmalıdır, başlayacağız.
Onur ÖZYURT
GAZİANTEP
“Türk milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve milletlerarası temas ve ilişkilerde, bütün çağdaş milletlere paralel ve onlarla uyum içinde yürümekle beraber, Türk toplumunun özel karakterini ve başlı başına bağımsız kimliğini korumaktır.”