AKP Endişesi AB’ye Yaklaştırıyor
AKP, 3 Kasım seçimlerini kazandığı günlerde ve ilk birkaç sene kendisini meşru ve masum göstermek, gerçek niyetini saklamak, medyaya ılımlı görünmek, kamuoyunda hırslı bir hava yaratmak adına Türkiye’nin uzunca bir süredir uğraştığı Avrupa Birliği konusuna el atmıştı.
Bu yolda AB çevrelerince olumlu görünen adımlar, çözüm odaklı zannediler sözler, vaadler derken 3 Ekim 2005’de müzakerelere başlama kararı alınmasıyla ülkede bir bayram havası estirilmeye başlandı.
Olay belliydi, uzun süredir konuk odasında bekleyen Türkiye, artık Avrupa masasına davet edilmişti. İlk müzakere başlığının açılmasıyla da masaya oturacak ve artık o ekibin bir parçası olacaktık. Fakat böyle olmadı. Bazı Avrupa ülkeleri Türkiye’yi masada istemediler. ’’Aynı odada duralım ama siz yan masaya geçin’’ dediler.
AKP gittikçe AB havasından uzaklaşmaya başladı. Yapılmak istenen plan tamamlanmıştı. Ancak bu sefer de kapatma davası çıktı ortaya. AKP deniz düşen yılana sarılır mantığıyla birdenbire unuttuğu AB’yi hatırladı. AB’den öneriler yağmaya başladı, Barosso Meclis’te konuştu.
Rejim değiştirme yolunda AKP bu tehlikeyi de atlattıktan sonra bir süre daha AB’yi unuttu. Ardından Avrupa Komisyonu’nun kendini tekrar hatırlatma çabalarından mıdır bilinmez bir Başmüzakereci atamak zorunda kaldılar.
***
Peki tüm su süreç içerisinde halkın AB’ye bakışı ne durumda?
Bu konuda yapılan anketlerden çıkan ’’3 kişiden 1’i destekliyor, 2 kişiden 1’i istiyor’’ gibi sonuçlar tatmin edici değil. Muhtemelen AKP’nin kömürle, bulgurla oy kaptığı yerlere gidilip oradakilere sorulduğundan şüphelendiğimiz soruların cevaplarına bakılırsa ülkede Avrupa Birliği hayranlığı üst düzeyde.
Ancak sokağa indiğinizde insanların büyük bir çoğunluğu bu konuda anketlerle aynı fikirde değil. Büyük bir AB karşıtlığı hakim.
Oysa, AKP iktidarının kendini iyiden iyiye gösterdiği, artık islami bir faşizm kisvesine büründüğü ve açıkca demokrasi bahanesiyle kendi diktatoryasını yarattığının iyiden iyiye görülmesinin Türkiye’de AB’ye olan bakışı olumlu yönde etkilediğini söyleyebiliriz.
Nasıl mı?
Bugün, siyasetle fazla içli dışlı olmayan fakat ne olup bittiğini az çok anlayan herkes ciddi bir rejim ve yaşam tarzı endişe içine girmiş durumda. Onları rahatlatmanın tek yolu da AKP’nin AB’yle ilişkilerini sağlamlaştırması. Bu insanların siyasi doktrinlerle, arka planlarla uğraşacak durumları olmadığından (ya da istemediklerinden) kendilerine sunulanı kabul etmiş durumdalar. Onlar AB’nin bize gösterilen o ’’Tatlı’’ yüzünden etkilenip, AB’yle uğraşan bir partinin geri devrimle ilgisi olmayacağı kanısındalar.
Yani AKP Avrupa’ya ne kadar yaklaşırsa o derece bu insanların sempatisini kazanacaktır. Daha da kötüsü, partinin bu AB oyununu sürdürmesi kendisine oy olarak geri dönebilecektir.
***
Anlattığımız nokta koparılmak istenen bağların tekrar bağlanması hatta düğüm atılması anlamına geliyor. Bir kısım yandaş medya da bu politika üzerinden hareket etmeye başladılar. Türkiye ciddi anlamda AB rotasına oturtulmak isteniyor. Önemli tavizler yolda.
Avrupa Birliği projesiyle ilgili anlatılan gerçekler, belgeler, gizli görüşmeler vs.. Bugün AKP’ye karşı olan endişenin giderilmesi yolunda daha güçlü bir alternatif çıkmadığı sürece büyük bir kesim bu yolda destekleyici olacaktır.
Benim korkum, ilerleyen zamanlarda sırf bu sebeple ’’Ayrı masaya’’ oturulmasının bile kabul edilmesidir. Nasıl olsa aynı odada olacağız değil mi?