2009 Türkiyesinde Irkçılık Bir Tehdit midir?
Yağmur Atsız, Star Gazetesi’ndeki köşesinde Nihal Atsız ile ilgili yazımızdan dolayı haberturk.com’a küfür ve hakaret etmiş. Küfür ve hakaret etmeden önce şu noktalara ilişkin görüşlerini açıklarsa memnun oluruz:
Nihal Atsız ırkçı olduğunu kabul ediyor muydu?
Okurlarımızdan özür dileyerek bu tartışma vesilesiyle Atsız’ın çeşitli makalelerinden derlediğimiz ve 30 yıl boyunca savunduğu tezlerinden bir bölümünü ibret mahiyetinde sunuyoruz:
“…günümüzde Türkçülük elbette küçük bir zümrenin tekelinde olacak ve Türkçülük olunca da en normal sonuç olarak ister istemez ırkçılığa gidilecektir.”
“Kürt kalmakta direnir, dört beş bin kelimelik o iptidaî dilleriyle konuşmak, yayın yapmak, devlet kurmak istiyorlarsa gidebilirler. Biz bu toprakları oluk gibi kan dökerek; Gürcülerin, Ermenilerin, Rumların kökünü kazıyarak aldık…
Onun için Türk milletinin başını belaya sokmadan, kendileri de yok olmadan çekip gitsinler. nereye mi? Gözleri nereyi görür, gönülleri nereyi çekerse oraya gitsinler. İran’a, Pakistan’a, Hindistan’a, barzaniye gitsinler. Birleşmiş milletlere başvurup Afrika’da yurtluk istesinler. Türk ırkının aşırı sabırlı olduğunu, fakat ayranı kabardığı zaman kağan arslan gibi önüne durulmadığını, ırkdaşları ermenilere sorarak öğrensinler de akılları başlarına gelsin.”
“Çamur ne kadar fırına verilse demir olamayacağı gibi Yahudi de ne kadar yırtınsa Türk olamaz. Türklük bir imtiyazdır, her kula, bilhassa Yahudi gibi kullara nasip olmaz. Onlara yapılacak ihtar şudur. Hadlerini bilsinler. Sonra biz kızarsak Almanlar gibi Yahudileri imha etmekle kalmaz, daha da ileri giderek onları korkuturuz”
“Türkler için milliyet her şeyden önce bir kan meselesidir. Yani Türküm diyecek adam, Türk neslinden olmalıdır. Yabancı kan taşıyan bir insan Türkçeden başka dil bilmese bile Türk değildir.”
“… Asıl büyük tehlike Türkümsü olan yabancılardadır. Bunlar iyi Türkçe konuştukları ve çok defa Türkçeden başka dil bilmedikleri için Türkten ayırt edilemezler. Fakat kanlarının başka olduğunu ya bilir, ya sezerler. Onun için bunlara Türkümsü diyorum. Bunlar dalkavuktur, yalancıdır”
“Türkümsüler birkaç göbek ileriki babalarının Türkten başka bir şey olduğunu bilmeyip kendilerini öz Türk sansalar da yine Türk değildirler.
…
Türkümsülerin Türklere nasıl ihanet ettikleri hakkında yüzlerce örnek sayabiliriz.Bunu tarihi delillerle de ispat etmek kolaydır. Balkan savaşında Sırplara yenilmememizin sebebi Arnavutların ihaneti değil miydi? Selanik’teki 40 bin kişilik ordumuz neden mukavemet etmeden Yunanlılara teslim oldu? Çünkü o ordunun kumandanı olan Tahsin Paşa Arnavuttu. Halbuki Edirne’deki 12.000 kişilik ordumuz aylarca ve yüzümüzü ağartan bir kahramanlıkla dayandı. Çünkü Edirne Kumandanı Şükrü Paşa Türktü.
Abdullah Cevdet bu milletin iki sağlam dayanağı olan milliyet ve din mefhumlarını yıkmağa yıllarca neden çalıştı? Çünkü o bir kürt milliyetperveriydi. Türklüğü Kürtlükle yıkmanın imkansız olduğunu anladığı için hars ve ilim yoluyla yıkmağa çalışıyordu. Rıza Tevfik memlekete niçin ihanet etti? Çünkü babası arnavut annesi çerkes olan bir melezdi. Ali Kemal neden düşman için çalıştı? Çünkü dedesi ermeni dönmesiydi. Kurtuluş savaşında uzak bir menfaat meselesi yüzünden çeteci Etem niçin Yunanlılarla birleşti? Çünkü çerkesti. Ahmet Cevat neden mütareke yıllarında Türkçülüğün aleyhinde olduğunu gazetelerde yazdı. Çünkü Giritli idi…”
Nihal Atsız’a ait olan ve “Değer” olarak önümüze sürülen görüşler, işte bu görüşlerdir… Laz’ı Laz olduğu için, Kürt’ü Kürt olduğu için, Arnavut’u Arnavut olduğu için, Çerkez’i Çerkez olduğu için, Ermeni’yi Ermeni olduğu için, Arap’ı Arap olduğu için, Giritliyi Giritli olduğu için, Yahudi’yi Yahudi olduğu için tehdit olarak nitelendiren ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında yaşayanların neredeyse üçte ikisini tehdit unsuru olarak gören bu görüşler bir “değer” ifade ediyor mu, etmiyor mu Yağmur Atsız’ın ve okurlarımızın takdirlerine bırakıyoruz…
Nihal Atsız’ın oğlu Yağmur Atsız’a vasiyetini de son örnek olarak verelim…
“Yağmur Oğlum!
Bugün tam bir buçuk yaşındasın Vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum Sana bir resmimi yadigâr olarak bırakıyorum Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol
Komünizm bize düşman bir meslektir Bunu iyi belle Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır .
Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içerideki düşmanlarımızdır Bu kadar düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı Tanrı Yardımcın olsun!”
Ve, bu alıntı da Yağmur Atsız’ın babasının makalelerinin derlendiği kitap için yazdığı önsözden: “…Atsız’ın kendimi bildim bileli asla kabul edemediğim, yaradılışıma kökünden ters gelen inancı ırkçılığıydı …” (Atsız-Makaleler-Yağmur Atsız’ın önsözü)
Görüldüğü gibi,
- Atsız’ın ırkçı görüşleri olduğu açıktır.
- Irkçı olduğunu kendisi de kabul etmiştir.
- Oğlu Yağmur Atsız da babasının ırkçı olduğunu teyid etmiştir.
Demek ki Nihal Atsız’a “ırkçı” demek bir hakaret değil, kendisinin de gururla kabul etmiş olduğu bir gerçeği ifade etmektir.
Bir insan ırkçı olduktan sonra, ha kafatası ölçmüş, ha kan testi yapmış, ha fiziksel özelliklerden yola çıkarak ırk tespitinde bulunmuş, ha nesep, soy-sop incelemesi yapmış, ne fark eder? Önemli olan, yurttaşların ve insanların ırk ve kanbağı temelinde ayrımcılığa tabi tutulması ve bunun bir devlet politikası olması gerektiğinin savunulmasıdır. Nihal Atsız’ın yaptığı tam da budur.
Bu vesileyle belirtelim ki, ilk yazımızda Nihal Atsız’a atfen yer verdiğimiz kafatası ölçme aletinin (Yağmur Atsız’ın kitabında verdiği bilgiler çerçevesinde) Hürriyet Gazetesi’nin arşivlerinde yer alan öyküsüne aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
(Yağmur Atsız’ın konuya ilişkin farklı bir açıklaması varsa, ulaştırması halinde yine bu sayfalardan okuyabilirsiniz)
Kılıçdaroğlu ve bazı başka isimlerin 2009 Türkiye’sinde ırkçı Nihal Atsız’ı bir “değer” olarak takdim etmeleri ne anlam taşıyor?
Nihal Atsız, bundan 70-80 yıl önce, zamanında hiçbir etki ve sonuç yaratmamış, ırkçı görüşlerini kendi sınırları çerçevesinde yaymaya çalışmış ve tarihin çöplüğüne atılmış görüşlere sahip bir şahıs olsaydı, bunu bugün gündeme getirmenin gerçekten de bir anlam ve değeri olmazdı. Ama bu görüşlere sahip birini, Türk toplumuna 2009 Türkiyesinde “değer” olarak sunmak, Türkiye’nin birliği için şu an gerçek bir tehdit potansiyeli bulunan ırkçılığı yeniden Türk toplumuna empoze etmeye çalışmaktır. Bunu sosyal demokrat bir partinin grup başkanvekili yapmışsa, vahimdir. Bu takdimin, demokratik açılım sürecinde ve ‘farklılıklar içinde birlik’ projesinin yürürlüğe konulduğu bir ortamda ortaya atılması daha da vahimdir.
2009 Türkiyesinde Irkçılık Bir Tehdit midir, Atsız’ın Irkçı Düşünceleri Ne Anlama Geliyor?
Bugünkü Türkiye’de bunu anlamak isteyenlerin fazla uzağa gitmelerine gerek yok. Ellerinin altında Ergenekon İddianamesi ve ekleri var. Orada, Türkiye’yi kaosa sürüklemek isteyenlerin bunu “En iyi Kürt, ölü Kürttür” söylemiyle nasıl projelendirdiği ortadadır. Bunun için Ermeni kökenli yurttaşımız Hrant Dink’i katleden çetenin zihniyetine ve ilişkilerine bakmak, yeter de artar bile… Aynı şekilde, ülkenin Cumhurbaşkanına, Başbakanına, Meclis Başkanına ve daha birçok şahsiyetine sözde soy-sop araştırması yaparak ırkçı ithamlarda bulunan zihniyetin de aynı dosyalarda izlerini bulmak zor değil…
Benzer şekilde, internete “Nihal Atsız”, “Irkçılık”, “Türkçülük”, “Türkçü intikam” gibi entryler girince karşılarına dökülecek ırkçı, faşist, katliamcı ruh hastalıklarının korkunç yansımalarına rastlayabilir, ırkçılığın günümüzde nasıl vahim bir potansiyeli olduğunu kolaylıkla görebilirler.
Daha da anlamayanlara, Bursaspor-Diyarbakırspor maçındaki tabloyu hatırlatmakta fayda var.
Türkiye’de bugün ırkçılık; demokrasimize, birliğimize, bütünlüğümüze, kardeşliğimize karşı potansiyel bir tehdittir. Bu tehdidin bir ayağı Kürtçü-Bölücü PKK terörü ve onun akıl dışı siyasal uzantılarıysa, diğer ayağı da Türkçü-ırkçılıktır. Ve bu ırkçılık, kendilerine “Beyaz Türk” diyen tuzu kuru çevrelerde de bir hayli revaçtadır.
Bu ırkçı organize hareket, Ege ve Akdeniz başta olmak üzere farklı etnik kökenden gelen insanlarımızın yaşadığı bölgeleri yangın yerine çevirmek, insanlarımız arasında düşmanlık ve ayrımcılık yaratmak için hiçbir fırsatı kaçırmamaktadır.
Böyle bir Türkiye’de, Nihal Atsız gibi ırkçı bir figürü “değer” olarak Türk toplumuna sunmak, bilerek veya bilmeyerek yangına benzin dökmekten başka bir anlam taşımaz.